.
Aşkları yağmurla gelen gönüllerin
Islak kaldırımlarında düşürdüm yüreğimi
Aksak bir şiirin rahminde
Ayrılığa şahitken Mem-u Zin
Faili belgisiz gönül hikayemin yazgısı
elinde ustaca işlendi Ahmedi Hani’nin
Doğubeyazıtı, İshak Paşası, Ağrı Dağı
Ve gönlü buz kesmiş toprak damlarıyla Diyadini
Kayıp coğrafyanın evladı gibi Taşlıçayı
Aşkını katık etmiş Patnoslu bir çobanı
Eleşkirt ovasına yayılmış yürek gergefimin arzusu
Tınısı ta Hamur deresinden gelen bu şiiri
Tutakta ağır yara almış sağ yanımı
Ve Ağrıda unutulmuş gençliğimi
Aldım yanıma…
Yüreğe kaç kez düşer ateş
Dile kaç ağıt
Kaç Nevruz baharsız kutlanır
Kaç düğün kınasız
Küpkıran da hangi düğünde halay başıyım
Kaç aşk zamansız düşer yüreğe
Sürüleriyle bir aşkın müsebbibi
Duasıyla bir annenin şefkati gibi
Eksi kırk derecede ayazım
Sil baştan yaşanmamış hayatın
Çizgisi çözgüsüne dayanmış umudun
Ve keşkesi rehin edilmiş çocukluğumun
Elleri yetim vaveylasında
Yüzüncü yıl parkının
yok olan demir salacağı, kaydırağı
Tanıdık yüzleri, küfürbaz evlatları çoktan gittiler
Tahta merdivenlerin eksik basamakları
Yolumuzun engebesi
Duamızın amini gibi eksik.
Benimde ellerim cebimde
Cebimde söylenmemiş şiirler
Elest meclisinden yazılmış kader
Ve sanırım bu küçük coğrafya
Kapıları dünyaya kapalı haneler
Üzerinde durduğum çorak toprak
Işkın kokularını salmaktan uzak değil
Kederistan ve başkentinde yetişmiş Aşk
Birkaç sümüklü çocuk
Ellerinde yalınayak sevda ekmek içinde.
Kederlerim gözlerimde saklı
Sevilmemiş başımın hatırına
Tozu toprağı yutmuş çocukluğum gibi
Şimdi yağmurla çamura dönecek gençliğimin
Cumhuriyet Caddesinde gölgesi saklı
Hangi kaldırım taşını söksen
Ayak izim altında
Ve yaşanmamış aşk gibi
Özlemle,
Dimdik duruyor Ağrı karşımda…
15.04.2013 – Bursa
.