usulca sustum sen susuyordun ve biz çok suskun oluyorduk
anlatamıyorduk aklımızdan geçenleri sadece damağımızdaki mayhoşlukla ve aşkın tenimizdeki aptal gülümsemesiyle gülüyorduk yüzlerimizi bulamıyorduk
el ele verip ayı arıyorduk kuyunun birinde cahildik ve dahi aşk sadece susuyorduk
sustuğumuz için satırlar boş kalıyor hatıralarımız bir kasabanın yalnızlığına bürünüyor
herşey den uzakta yaşama sevincini doğmamış bir kız çocuğunun adının ne olacağını ve aynı bulutun üzerimize kaç kez geçtiğini ıslaklığımız ürkekliğimizi sadece gülüyorduk
kır hikayeleri anlatıyorduk elektrikler kesilince sonra beton duvarın suni karanlığına gömülüyorduk soğuk, dar ve yalnızlığa gebe
saçlarımı tarıyordun acıtıyordun tarağın içindeki beyaz telleri seviyordun saçlarımın acımasını seviyordum çünkü sadece sen tarıyordun
gece yudumluyordu bizi aklımızdan bir sayı tutup yıldız kaysın diye dua ediyorduk aşka anlam veremiyorduk içimizden sessizce ölü şairler geçiyordu ben penceren onlara sesleniyordum sense uzun kirpiklerinin arasından beni izliyordun ölüler gülüyordu
saplandığım karmaşadan kurtuluyordum o sert o soğuk duvar beni kendi karanlığına sürüklüyordu biliyordum ben susunca sen de susuyordun
içimden yükseliyordun ayak seslerin, ölmeliyiz diyordu sadece ölmeliyiz yeniden aynı yalnızlıkta içime doğana kadar sen
( Yalnızlık İçime Doğana Kadar başlıklı yazı Deniz Pınar tarafından 29.04.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. ) Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.