“Günah “dedi
Günah şeridinde aşkın tesirsiz parçası sandı kendini
Ruhunda dünden kalma kalp ağrılarıyla
Gümüş kurşunlar saplandı bağrına
Çaresiz şiirlerin dokunduğu sol yanı çıldırdı
Acıların sır tutan tek tanığı kalemini
Her defasında daha derin batırdı mürekkebine
Ola ki gün gelir, okursun diye
Kadın;
Çıkarıp attı üzerinde ne varsa
İnatçı bir zamanın terennümünde
Aynalarda yandı yeşil gözleri
Sarılıp ağlayacağı o geniş omzu aramıştı
Öteledi elinin tersiyle
Yalnızlığı giyindi hazan vakitlerinden
İnsafsız bir yokluğun satır aralarında
Yılmadan mücadele etti kendiyle
Yüzüne, gözüne, kalbine bulaşan aşkı
Hasretin prangalarına yeniden mahkûm etti
Adam;
İçinde sökün tutan fırtınaya direndi
Lisanı bilinmez feryadıyla seslendi evrene
“Bir bilsen, bir bilebilsen” diye boğuldu hıçkırıkları
“Bir bilsen sensiz hayatın yaşattığı ıstırabı” dedi
Zincirleri parçalanan yağmurun
Avuçlarının içinde bıraktı gözyaşını
Ölüm kadar soğuk bakışlarını
İzini süren cellâda teslim etti aşkın güneşini
Ve sustu
Kadın;
“Anlamı yok” diye geçirdi içinden
Aşksız bir hayatın satır aralarını
Bakışlarını çevirdiği her yerde
Gözlerinin rengiyle boyadı sessizce…
Yıkılmış halleriyle bilendi kendi yüreğine
Zayıf bir ihtimal için dokundu sinesine
Avuçlarındaki güneşi özgür bıraktı
Anlamsız bir gurur üzerine
Bütün uçurtmaları susarak yaktı
Adam;
Zamana nispet yapar gibi
Tam ortasında durdu hayatın
Buruk bir tebessüm bıraktı gökyüzüne
Yüreğine bir mezar eşeledi
Her şeyi geride bırakarak
Çırılçıplak girdi karanlığın sinesine
Kadın;
Kapadı bütün perdeleri
Söndürdü titreyen kandilleri
Sigarasına bir hoşça kal tutuşturdu
Kokusunu çekti kalp çarpıntısının
Ruhunu Heracles’e teslim etti
Dünya;
Güneş aynı saatte buluştu geceyle ufukta
Karanlık zamanında geldi randevusuna
Yine gün yirmi dört saat
Döndü etrafında
Rüzgâr fısıldadı
“Hayat devam ediyor”
Âdem Efiloğlu
.