Hepimiz öleceğiz…
Küçükken, holding sahibi olacak bir yetişkin olacağımı hayal ederdim. Kendime alacağım spor araba konusunda çok kararsızdım. Ama villamda, kesin olarak hamak, kamelya ve havuz olmalıydı. Bunların hayali neden ütopik olsundu ki? Ne de olsa çocuktum. Korkusuzdum ve her şeyi başarabilirdim. Dünya üzerinde, üstesinden gelemeyeceğim iş olduğunu sanmıyordum. Zamanla hayat dişlerini gösterdi. Adım adım, her geçen gün haddimi bildirdi. Okyanustaki küçük bir balık olduğumu söyledi. Yapamazsın, gücün yetmez, o kadar yetenekli değilsin…
Şimdilerde nasıl da değiştiğimi görüyorum. Çocukluk masumiyeti, nasıl da maddeci yapmış beni –şuandaki bütün insanlar gibi. Peki, neye mi hevesliyim, maddeyi azlettiğim günlerde: Gene hayaller.
Bir usta yazarın çantasını taşımak istiyorum. Hem de bedelsiz. Tek isteğim öğrenmek. Para, pul, evler, arabalar istemiyorum. Edebiyatı, dili, hayatı, kalemin mutfağını tanımak istiyorum. Her şeyi isteyen Paramanya Canavarları’ndan olmak istemiyorum. Daha fazla ve hep bana felsefesini güdenlerden olmak istemiyorum. Ebeveynlerin memurluk, maaşlı iş, KPSS, sıradan yaşam dayatmalarına kapılmak istemiyorum. Çıkarcı, duyarsız, sorgulamayan, bencil, cahil insan olmak istemiyorum. Bir kâğıt ve bir kalem istiyorum. Yazdığım kitaplardan milyon dolarlar da istemiyorum. Sadece yazmak istiyorum. Kalem paradan masumdur.
Elimizde öldürebileceğimiz tek bir hayat var. Ona işkence etmenin hiçbir mantığı yok. Tabureyi itip, ipini çektiğimizde, bize yeni bir tane vermeyecekler. Hayatımız can çekişirken, makinist filmi perdeye yansıtacak. O filmde gördüklerimizden gurur duymalıyız. Nedenlerimiz pişmanlıkla dolmamalı. Kendi hayallerimiz için yaptığımız hatalar, başkalarının hayalleri için yaptığımız doğrulardan yeğdir. Ya yap ya da uğrunda öl. Bir hayatı statüler için harcamak korkakların işidir.
Ha bu arada söylemiş miydim? Hepimiz öleceğiz…
Yazarın
Önceki Yazısı