Gel gör/ki;
Umut yüklü trenlerin
Vagonusun…/
Ne gider yosun yüklü akşamlardan başka
Sarı yüzlere basılmış tütün eriği
İnanç tahtaları kırılmış kalbin
Mühürsüz yalanlarıyız
Gelgit mekânlarının
Zeytin karası gözler
Ekmek arası sözler
İsimsiz yazılacak
Bu gençler/
Hoyratça
Kin dilinde…
Beyaz sevilir!
Verandası kanatlı ülkemin
Yoz tutmuş taşlarında
Toprakla sevişen
Ayak parmakları
Umuda açılan
Kapılar gibi
Beyaza açılır
Onurla…
Siyah isyandır;
Ölümdür ayazında gecenin
Bir kuş vurulmuştur gözünden
Olasılıksızdır gidenler
Ardında iz bırakmadan
Kimseye darılmadan
Kırılmadan yüzleri
Boncuk işler bir anne
Evladının beşiğine
Kara gözlü kuzum diye
Olma başkası;
Kırmasınlar ellerini
Kurşun askerlerini
Bu mezar!
Gurursuz zenginlerin
Küstahlı kibirlerin
Güzellikte aptalların
Boğazına düğümlenen
Azabı olacak
Kirli elleri
Çirkin yüzleri
Yapışacak taşlara
Kara gözlüme ise
Ölümsüzdür yazacak
“Tüm dualar isimsizdir/
İsimler ölümsüzdür…”