“Kusursuz insan
yoktur!” diye konuşur biri. Cevap verir
hemen bir diğeri.
“Vardır.” diye.
“Nasıl olur?”
diye şaşkınlığını ve taşkınlığını dile getirir ilk konuşan.
“Bal gibi de olur.
Kusursuz insan peygamber efendimizdir.” der.
Adam şapa oturur ve susar.
Muhabir sorar:
“En sevdiğiniz yazar
kim?” diye.
Munib Engin Noyan cevap verir:
“Cenab-ı Allah! En
son kitabına hayran kaldım.”
Hayran kalmamak mümkün mü?
Cüneyt’in kanı Allah’a akmadı mı?
Hallacın canı…
Nesimi’nin yüzülen derisi Allah uğruna değil miydi?
Asrısaadet gerek bu âleme,
Asrı Muhammet (sav) gerek!
Her Firavun’a bir Musa vardır mutlaka her devirde.
Her Nemrut’a bir İbrahim vardır kesinlikle!
Musalarını İbrahimlerini yitirirse bir medeniyet işte o
zaman kaybettim demeye başlar.
Her cahiliye devrine bir Hazreti Muhammet(sav) gerek!
Sevgili peygamberimiz kalkıp istirahatgâhından gelse ve
baksa Ümmeti İslam’a, tahta taca kul olanları görse, ona buna ram olanları
görse, İslam ülkelerinin sefaletini ve çaresizliğini görse ne derdi acaba? Onun
bunun uşağı olan hükümdarları devlet adamlarını görse acaba neler düşünürdü?
Kutsal emaneti ne hale getirdiniz? Allah’tan korkmaz
mısınız?
Biz kutsalımıza yüz çevirerek en büyük hatayı yapmış bir
ümmetiz!
Biz hep kaybedenlerden olacağız bu zaman diliminde!Zamane Ziya Paşa ağzıyla söylersek:
Diyar_ı küfrü gezenler hep saraylar konaklar görüyor. İslam topraklarını gezenler hep viraneler, hep harabeler görüyor.
Onlarda barış, bolluk, saygı ve sevgi var kendilerinden olana karşı.
Bizde ise savaş, kıtlık, kabalık ve düşmanlık var kendimize karşı.
Filistin’de yıllaradır kanayan yaraya baksa içinizde “Yakup gömleği olan bir tane dahi ülke yok
mudur? Filistin’in yarasına sarsın!” diye serzenişte bulunmaz mıydı?
Burma’da canlı canlı yakılan ümmetini görse demez mi bizlere
o vakit: “Hazreti Ebubekir boşuna mı
sizler için şu duayı etti: ‘Allah’ım bedenim öyle büyüsün öyle büyüsün ki bütün
cehennemi kaplasın da bir tek insan bile cehenneme gitmesin.’ diye.” Müslüman Müslüman’a yanmayacaksa
kim yanacak o vakit?
Suriye cehenneme dönmedi mi? Kardeş kardeşi vurmuyor mu
şimdi? Nerede İslam âlemi? Nerede İslam ülkeleri?
Mısır'da kan dökülüyor kısır tartışmalarla birbirimize düşüyoruz. Ölenlerin sayısını tutuyoruz.
Irak bataklığa saplanıp kalmadı mı? Kıyamete değin de
sürecek olan Hazreti Hüseyin kahrı mı var bu toprakların üzerinde acaba?
Düşünmeden edemiyorum.
Pakistan, Afganistan…
Dün Bosna,
Srebrenica, Çeçenya, Doğu Türkistan…
Dünyadaki problemli yerlere bakın; iç savaş, açlık, sefalet,
rezalet, sefahat, salgın hastalık hep İslam ülkelerinde… Sahipsizlik, bananecilik, vurdumduymazlık, takmazlık, yanmazlık hep bizde.
Kendi inancımızdan koptuk, değerimiz alt üst ettik, düşman
belledik birbirimizi.
Halimiz bu işte!
Yüzü suyu hürmetine yaratılmadı mı bu âlem peygamber
efendimizin?
Yüzümüz var mı bakmaya? Suyumuz var mı baştan ayağa abdest
almaya? Yenilenmeye, tövbeye, affa, istiğfara!
Ne hale getirdik yaşadığımız dünyayı, insanı ne hale soktuk,
inancı tam yaşayabildik mi? Anlayarak okuyabildik mi bir sureyi kıldığımız
namazda, rabbe açtığımız elde ettiğimiz
duayı anlayabildik mi?
En güzel yerinde kutsal kitabımız evimizin.
En yüksek yerde…
En güzel kılıflar içinde, oyalı nakışlı…
Kaç kişi okumuştur baştan sona acaba?
Her evde var mutlaka…
“Tek kişisel gelişim
kitabım Kuran’dır.” diyenler çoğalmalı, okuduğunu anlamalı ve anlatmalıdır
insanlara. “Ve yine en büyü kişisel
gelişim uzmanım Peygamber efendimizdir.” diyebilmeli insan ve onun örnek
ahlakı ile ahlaklanabilmeliyiz hepimiz.
Ey Müslümanım diye ortada gezinenler! Sahi Müslüman olun
sahtesi olmayın. Ey Müslümanlar kendinize gelin!