Adrese lüzum yok seni bulmam
için. Hüznüm var ya! Gözyaşlarım beni
sana getirir damla damla! Sırılsıklam bir aşka duçar olmuşum, ıslak ıslak
bulurum seni.
Bir kalbe bir aşk düşerse dünya
küçülür de küçülür, ufalır da ufalır. Sevgili büyür de büyür ve inadına küçülen
bir dünyada büyüyen bir aşkla sevilir.
Aşkın adresini sormayın bana,
kalbimde sevgilinin yol haritası var. Navigasyonumda sevgili var, adını yazmam
kâfi! Son ve tek istasyonum O! Ondan sonrası yok, ondan sonrası karanlık ve
sonsuz… Sen pusulamsın.
Adrese lüzum yok seni bulmam
için! Dünyanın en ücra, en kuytu, en kuş uçmaz kervan konmaz yerlerine gitsen
dahi bulurum seni. En izbe yerlerine dahi demir atsan gelirim sana. En zifiri
yerine girsen de ulaşırım. Sen ışığımsın.
Sen yoksun diyedir savaşlar. Sen
yoksun diyedir katliamlar. Barışın ve sevginin egemen olduğu yerlere bakar yine
gelirim sana. İnsanlığın olduğu yerlere bakar yine gelirim. İnsanların ayrıma
gayrıma tabi tutulmadığı, açlığın ve sefaletin olmadığı yerlere, bolluğun ve
letafetin olduğu yerlere gelirim. Bilirim ki oranın hayat bulmuşluğu sendendir.
Seni bilen barışır, seni bilen
mutluluk için yarışır. Seni bilen insanlığa karışır. Sen barışın ta kendisisin!
Sormaya gerek var mı? Seni bilen doğayı bilir, temizliği ve saflığı…
Bozulmamışlığı, insanlığı, yakıp yıkmamışlığı bilir.
Sensiz bir dünyayı tahammül
edemiyorum ki tahammül edilemez olur sahiden. Sensiz insanları düşünemiyorum ki
sensiz hiçbir şeydirler farkında değillerdir.
Yaşadığımız dünyanın tek harikası
sensin. Sana seyahatler düzenlenmelidir, ziyarete açılmalıdır güzelliğin.
Koruma altına alınmalısın. Baktıkça insanın içini açan gözlerin, konuştukça
insanın ufkunu açan sesin, dokundukça insanın soluğunu kesen elinle sen bir
tanesin sevgili! Her bir hazinen gün yüzüne çıkartılmayı bekler; saçının her
teli kaç aşığa ip olmuştur? Gülüşünün yarattığı her gamze kaç aşığın canına
kast etmiştir? Her cilven kaç cana mal olmuştur? Muhasebecin var mı bu aşkta?
Bir şehrin en güzel tarafı sen
tarafıdır, senin olduğun mahalledir, yaşadığın sokaktır ve oturduğun evdir. Şen
şakraktır olduğun yerler, güllük gülistanlıktır. Huzur mekânıdır. Bir kalbin
delice attığı ve heyecanın doruğa çıktığı noktadır olduğun yer. Aşkın merkez
üssüdür durduğun yer, bir kalbin süveydasıdır. Sen; aşkın merkez üssü, bir
şehrin kalbi, bir coğrafyanın başkenti, güzelliğin cumhuriyeti, refah düzeyinin
tavan yaptığı yersin.
Bir şehrin en güzel tarafı
olduğun yerdir. Nerede bir çiçek kokusu varsa, nerede pırıl pırıl bir yol
geçiyorsa, nerede kuş cıvıltıları çoksa postacıya lüzum kalmaz. Sen oradasın bilirim. Emareler beni sana getirecektir.
Adresin bellidir. Adresine lüzum
yok sevgili! Bu coğrafyada bütün yollarım sana çıkıyor. Kaybolmam hiç de kolay
değil!
Diyelim ki bir sokağa girdim;
çıkmaz sokağa… Kokun gelir rayiha rayiha, takip ederim ve çıkmaz sokaktan
çıkarım.
Diyelim ki yolumu şaşırdım, sapa
bir yola girdim. Saçlarını görürüm, tel tel bütün şehri saran sarmalayan
ipeğimsi saçlarını görürüm ve tutunurum kalbimle saçlarına vasıl olurum sana.
Diyelim ki karanlığa kaldım,
sesini duyarım o an! Sesin ışığım olur, beni sana getiren yolum olur.
Diyelim ki kalbim kırılmış, tuz
buz olmuş. Yolumu bulamıyorum bu yüzden. Seni düşünürüm o an! Ritmim düzelir,
kırıklıklarım düşer birer kurt gibi tek tek... Düşümün peşine düşe düşe seni bulurum yine.
Dolaşıyorum sokak sokak, köşe
bucak… Gönlüm yâri bulacak!
Bir şehri güzelleştiren en önemli
unsur nedir biliyor musun sevgili? Gözlerime bakman yeterlidir. Sözlerime
kanman, bana inanman kâfidir. Belediyeler boşuna süslüyor şehirlerini. Sen
gülünce yeşerir otlar, açar çiçekler, mavileşir gökyüzü, cilveleşir kuşlar,
berraklaşır sular. Seni mutlu etmek yeterdir bir şehri güzelleştirmeye. Sen
bakınca gözlerinin değdiği yerde gül biter hemen. Bir göze baktın diyelim o
gözde aşk biter. Bir kıraç toprağa baktın diyelim o kıraçlık yeşilliğe döner.
Bir hastaya baktın diyelim, can bulur o hasta! Bir zalime baktın diyelim, ölür.
Bana da bakmıştın bir şehrin en kalabalık caddesinde. Omzuma çarpmıştın bilerek
ve ben bilmeyerek sana bakmıştım. Öncesini ve sonrasını buna bağlıyorum bu aşkın!
Senmişsin aradığım; bulduğum
kaybettiğim, kaybettiğim bulduğum!
Adresini soruyorlar bana.
Gülüyorum hallerine. Bana nasip olanı başkasına mı vereyim istiyorlar? Seni
görüp mutlu olmak bana kısmetse neden bunu başkalarında da vereyim? Seni gören
göz benim olsun, seni işiten kulak benim olsun, sana dokunan el benim elim
olsun. Seni sahiplenmişliğimi gör. Sevmişiliğimi bil, özlemişliğimi tasavvur
et, aşkımı tahayyül!
Adresini soruyorlar bana. Hem güneş
tarif istemez ki! Bakmasını bilmeyen sana vasıl olamaz. Sevmesini bilmeyen sana
ulaşamaz.
Koysunlar beni Yusuf gibi kör
kuyulara, salsınlar diplere sana
kavuşmak için. Atsınlar beni denizlere yunuslar yutsun beni bir lokmada, yine
çıkarım ben o midede sana ulaşmak için. İmkânsızı istiyor ve deniyorum, sana
kolay yollardan gelmem, sen ucuz değilsin. Faturasını göze almak lazım bu
aşkın, giderini, ederini… Mâhım olursun kâh karanlıkta, kâh şemsim olursun
aydınlıkta! Kâh inlerim bu aşkta, kâh sevinirim. Her hâlükârda sen varsın
içimde.
Dar kuyularda sabrım olursun,
ateşlerde gülüm olursun, çöllerde mendilim olursun, göllerde sazım olursun,
bahçelerde bülbülüm olursun.
Adresini istiyorlar benden. Bakmasını
bilmiyorlar ki!
Bir çiçeğe baksalar mesela, bir
bebeğe… Bir gülen yüze, bir gamzeye baksalar, bir iyilik yapsalar, bir güzellik!
Dokunsalar hasta bir yüreğe… İlaç olsalar bir derde! Demezler o yâr nerde?
Adresini istiyorlar benden!
Vermem de vermem bilsinler!