İki bin dokuz yılı, yirmi iki Mayıs Cuma gecesiydi. Belimden rahatsızdım. Cumartesi günü
özel muayene de emar çektirmek için Üniversite hastanesinden randevu almıştım.
O gece çok ağrım vardı. Ayrıca içimde büyüyen bir sıkıntı. Dakikalarca uyumaya çalıştım.
Bir türlü uyuyamadım.
Şu an ayrı olduğum eşimle evlilikte zor günler yaşıyorduk. O nedenle ayrı bir odadaydım.
İlk ve orta okulda birlikte olduğumuz Soner isminde bir arkadaşım vardı. Çok severdim
arkadaşımı. Arkadaşlığımız çok eskilere dayandığı için karşılıklı bir birimizin ailelerini de
tanırdık.
Soner seksen ihtilalinden sonra, Kanada'ya sığınmış, orada çalışmaya başlamış, ardından
evlenmişti.
Arkadaşım gittikten sonra, vaktim oldukça ve özellikle bayram günleri hep anne ve babasını
ziyaret ettim. Annesi her gördüğünde bana sarılır. Sen gelince sanki Soner'im gelmiş gibi
oluyor derdi.
İş hayatı, evlilik ve çocuk teleşları ile bir kaç yıl ziyaretlerine gidemedim. Yine bir bayram
günü ziyaretlerine gittim. Ancak maalesef her ikisininde vefat ettiği haberini aldım.
O aralar Soner ile uzun bir süre mektuplaştık. Sonra ne olduysa, irtibatımız koptu.
Bir gün aklıma onu internetten aramak geldi. Bir sosyal paylaşım sitesinde ismi ile aradım.
Üniversite yıllarında çekilmiş profil resmini görünce çok sevindim ve hemen ekledim.
Bir de mesaj gönderdim. Üç dört gün kontrol ettim henüz kabul etmemişti.
Olay gecesi ağrıdan uyuyamıyordum. İçimde ki sıkıntı da olunca, sanki sabah hiç olmayacaktı.
Oysa nereden bilebilirdim ki, beni çok zor bir sabahın beklediğini...
Oturamadığım için, ayakta vaziyette bilgisayarı açtım. Paylaşım sitesine girdiğimde. Soner'in
beni kabul edip bir de mesaj gönderdiğini gördüm. O acı içinde birden kendimi çok mutlu
hissettim. Mesajı okuduğumda, seksen yılından beri bütün yaşadıklarını anlattığını gördüm.
Her şeyi uzun uzun yazmıştı. Ayrıca bana da "sen neler yaşadın her şeyi anlat" Diye de yazmıştı.
Ben de her şeyi anlattığım uzun bir mesaj yazdım. Sadece kendi durumumu değil,
kardeşlerimi annemi herkesi anlattım. Anne ve babasının ölümüne çok üzüldüğümü
söyledim. Baş sağlığı diledim. Son cümlem ise "Benim annem halen yaşıyor" oldu.
Bilgisayarı kapattım. Zorlukla yatağıma uzandım. O ara da telefon çaldı. Gecenin saat
üçüydü. Bu saatte gelen telefon hiç hayra alamet değildi.
Telefonda bir ay önce yurt dışından eşi ve kızıyla dönüp o aralar annemin yanında kalan (hatta
bir mayıs gecesi anam mürüvetlerini görmedi diye, dost akraba arasında kucağında çocuğu ile
geline gelinlik, kardeşime damatlık giydirerek bir de küçük düğün yapmıştık.)
erkek kardeşimin sesini duyunca iyice telaşlandım.
Kardeşim titrek bir sesle, ağabey yengemi verir misin dedi.
Gecenin bu saati neden yengesini telefona istesin ki, hemen anladım.
Annem mi diye sordum. Kardeşim ağlamaya başladı ve telefon elimden düştü. Ayakta
durmaya çalışarak eşimi uyandırdım. Ardından güç bela oğlumun odasına gittim.
Oğlum kalkar mısın dedim. Yavrum şaşkınlıkla ve uyku sersemliği ile yüzüme baktı.
Baba ne oldu diye sordu. Ben ağlamaya başladım. Kalk yavrum gidiyoruz. Babaanneni
kaybettik dedim.
Yavrucak yatakta oturdu. Dakikalarca ağladı. Babaannesini o kadar çok severdi ki,
hep babaannem bambaşka bir insan derdi. Gerçekten o bir melekti ve melek o akşam
bize acı bir süpriz yapmıştı.
Oğlum bir süre sonra kendini toparlayıp hazırlandı. Koluma girdi ve o andan sonra cenaze
defnedilinceye kadar bir daha hiç kolumdan çıkmadı.
Bu nasıl bir tesadüftü, on dakika önce arkadaşıma yazdığım mesajda annemin sağ olduğunu
söylemiştim. Ardından ölüm haberini almıştım.
Bir yıl önce kalp krizi geçirmişti. Ama son zamanda durumu iyiydi. Daha o akşam telefonla
görüşmüştük ve bana "Karam" diye takılmıştı. Sonra gece fenalaşmış, daha hastaneye
götürülürken yolda vefat etmiş.
Yıkılmıştım. Üstelik son nefesinde yanında olamamak ayrı bir üzüntü kaynağıydı. Daha
bir ay önce yanındaydım. Anneciğim bir şiir oku diye söylediğimde her zamanki gibi ve
meşhur kedi şiirlerinden birisini okumuştu.
Evet belki herkes yerini birilerine bırakmak zorunda. Hepimiz bir gün ölümü tadacağız.
Ama nasıl olursa olsun her ölüm acıdır. Kaybettiğimiz yakınlarımızın ardından metanet
gerekse de, sorumluluklarımız olsa da hiç bir şey bu acıyı yaşamamıza engel değildir.
Hele kaybettiğiniz anneniz ise...
Annem Azize hanım sadece benim ve kardeşlerimin sevgilisi değildi. Tüm yakınlarımız
ve tüm mahalleli onu çok severdi. Esnafından komşusuna kadar herkes ona hayrandı.
Cenaze sırasında baba evimiz dolup taşmıştı. Her gün kapıya gelen sütçüsü o günkü
gelişinde, ölüm haberini duyunca elinden güğümler düştü ve oracıkta bayıldı.
Bir çok esnaf dükkanlarını kapatarak. Ona son görevlerini yapmaya geldiler.
Azize anne, mahallenin sevgilisi. Tüm mahalleyi yasa boğmuştu.
Çok sevdiği balkonda besleyip büyüttüğü, gözü gibi baktığı limon ağacı ölümünden
sonra tüm bakıma rağmen kısa sürede kurudu ve bir daha da canlanmadı.
Yine ilginç bir tesadüf uzun yıllar yurt dışında yaşayan erkek kardeşimin, vatana
eşi ve kızı ile birlikte dönmesinin ardından tam bir ay sonra vefat etmesiydi. Sanki
onları beklemişti....
Dünyanın çiçekleri, sana selam durmuşlar.
Börtü ve böcekleri, mateme boğulmuşlar.
Mekânın cennet olsun, canım anam, gül anam.
Kardeşlerim yaralı, hangi birini saram.
Bu gün kuşlar ötmüyor, mahallede sessizlik.
Tüm komşular susmuşlar, çok zor imiş sensizlik.
Dualar hep seninle, rahat uyu sen anam.
Özlemin büyüdükçe, azdıkça azar yaram.
Bakkal Mehmet soruyor, kasap Recep gülmüyor.
Sütçü Rıza öfkeli, semtimize gelmiyor.
Mahallenin direği, neşesiydin dost anam.
Çok sevdiğin o ağaç, bu yıl limon vermiyor.
Hasret çok yordu seni, doymadın kardeşime
Gülücükler dağıttın, etmedin tek kelime.
Tam özlem bitti derken, göçüp gittin bal anam.
Takdiri ilahiydi, yenik düştün ölüme.
Bize ömrünü verdin, siper ettin kendini.
İçinde biriktirip, söylemedin derdini.
Alıp götürdü seni, tek kriz melek anam.
Gülümseyip mi verdin? Gül kokan nefesini.
Bir tevekkül ilişti, inanan kalbimize.
Sen öğrettin bizlere, layıksın sevgimize.
Takdir yüce Allah’ın, İhlâs hakkındır anam.
Kınalı kuzuların, el açmış Rabbimize.
Dört evladın minnettar, o tertemiz sevgine.
Boyadık dualarla, seni cennet rengine.
Ol cennet meyveleri, sunulsun sana anam.
İmanla ve inançla, kalbimizdesin yine.
Ruhun şad olsun ışıklar içinde yat can anam.
Yazan ve Seslendiren Mehmet Fikret ÜNALAN