Gider ayak sevdirme bana kendini,
Öyle beylik laflar edip bulandırma kalbimi,
Sırtımda bir heybe yollar yolmuşken bana,
Elinde bir kağıt bir kalem avuçlarında hecelerinle,
Dolma gecelerime.
Şimdilerde bir mısramsın saklı yanımda,
Sol yanımdan kalkarken vapurlar,
Sallanmaya korkan el gibi,
Ürkek ve ıslak bakıp ruhuma,
Yağdırma ömrüme kırkikindiyi.
Şimdi vakit akşam,
Aşıkların gam ve kan vakti,
Kanamalı mısralar bir aşkın yırtılan yerinden,
Ellerimde akarken kızıl derya,
Ne olur aşıp okyanuslarımı geleceğini vaad etme bana.
Bende durdukça bu geçmiş, yazılmış bunca mısra,
Bilmem sırf senin için hangi heceye sığınayım,
Dur söyleme, sen bil ben hissedeyim.
Yaşanmasın ve kirlenmesin bu sevda,
En zirveye dik bayrağını dalgalansın asırlar boyu ve sen
mai bir düş içinde düş içime,
İçime düş ve uyu…!
İstanbul sarsın seni benim yerime,
Şahit olsun Yusuf’un kuyusu,
Yakubun ah’ıyla yanmaya meylim,
Meylim diyarlar ötesinde sana düşler kurmaya,
Ve dokunma sakın yüreğime,
Yüreğim aşk’tan merhamet dilerken,
Ne olur basma bam telime.
Şimdi vakit gitmek vakti ve
ben bir yolcu,
Yollar diyarlar ötesinde, ömürler ötesinde bilmem hani kış
hangi mevsimde verirler hecelerini bana,
Ne olur al hecelerini sol yanına,
Bir kuş gibi ürkütmeden düşlerimi,
Düş içime, kalk git.
Ne olur ürkütmeden yüreğimi,
Al hecelerini, kalk git.
10.09.2013
ILGAZ