Emek hırsızlarınadır bu
yazım!
Alın terini hiçe
sayanlara, göz nurunu silenlere…
Emeğe tekme atanlaradır
bu sözüm! Hak yiyenedir! Yedikleri naneleri yemesinler diyedir. Ettikleri haltları
ifşa etmektir muradım.
Eminim ki benim durumda
olan epey yazar ve şair arkadaş vardır. Çeşitli sitelerde yazılarımıza
şiirlerimize denk geliyorum da ne yazık ki adımıza denk gelmiyorum bu yazıların
şiirlerin altında. Bir de bazı yazılarımın ya da şiirlerimin altında başka
imzaları görüyorum da şaşırıyorum. Bre cahil, bre nadan, bre densüz, bre
köftehor! Üslubu beyan ayniyle insandır derler. Bir kişinin yazısı onun parmak
izi gibidir, tanıyan bilir hemen! Okuyan anlar.
İmzamızı göremiyorum.
Başka imzalar görüyorum
ve gülüyorum.
Yazı bizim ama imzamız
yok altında. Güzel kardeşim olur mu böyle şimdi? Plakasız araç olur mu? Kafa kâğıdı
olmayan insan var mıdır dünyada?
Yazı bizim ama altında
başka bir isim var! Bre cisim ya da odun! Nasıl da genişlemiş mezhebin! Hiç mi
ar yok, hiç mi yüz yok sende!
Oku bakayım:
“Elalem
ala dana aldı ala danalandı da,
Biz
hala bir ala dana alıp da ala danalanamadık.” seni görünce
bizde aladanalandık işte!
Seviniyorum paylaşmaya
layık görüldüğü için ve size teşekkür ediyorum okurken. Ama yazının altına baktığımda
imzamı göremeyince de üzülüyorum bu kez size sitemde bulunuyorum. Kızıyorum
yazılarımın altında başka bir ismi görünce! Size yine de üzülüyorum. Sadece
elle tutulan şeyler çalınmaz değil mi? Kalp hırsızlığı da var böylesine yazı
hırsızlığı da! Yapmayın ayıptır vallahi de günahtır. Hırsızlık çok kötü bir
şeydir. Hele emek hırsızlığının vebali büyüktür. Ve bunu yapanlar da güya
yazıya gönül vermiş insanlar. Sadece yazık diyorum onlara, va esefa diyorum! Alın teri sadece tarlada
çalılşandan dışarıda uğraşandan dökülmez.
Yazan kişi de alın teri
döker ve bu da en az diğer alın terleri kadar kutsaldır. Yazmak çok kolay
olmasa gerek. Kaç sancı geçirir yazar bir eseri ortaya koymak için!
Sizi gidi emek hırsızları…
Bostan hırsızlarına benziyorsunuz. Hayırsızlardansınız, vefasızlardansınız. Kıymet
bilmeyenlerdensiniz, hak çalanlardansınız. İsimsiz imzasız olmaz hem suçtur
resmen, hem emek hırsızlığıdır, hem hak yemedir! Dan dini dan dini…
Sizi gidi emek
pisicikleri…
Kıskanıyor musunuz
yoksa!
Yüzde on üçü ilhamsa yetenekse
geri kalan yüzde seksen yedisi de çalışmaktır diye yazmıştı Elif ŞAFAK bir
yazısında yazarlık için…Çalışın o zaman,
durmadan yazın. Yazın atın, atın yazın. Ama siz durmadan çalıyorsunuz 'biz yazın'
diyoruz size sizde yanlış anlıyorsunuz çalıyorsunuz. Yazın ama çalmayın, alın
ama imzasız paylaşmayın.
Ne diyeyim size şimdi? Beddua
etsem tarzım değil, kızsam gönlüm razı değil uyarsam dikkate alır mısınız? Ben size
yazın diyorum siz çalın anlıyorsunuz. Değil işte!
Yazan insan buna en çok
riayet etmesi gereken insandır. Eğer gerçekten yazan insansa çalan değilse!
Bakıyorum facebook’ta
dolaşıyor yazım hem de tanıdıklarım paylaşıyor. Lakin yazının altında isim yok.
Bunu akledemiyor muyuz? Bunu fark edemiyor muyuz? Bakıyorum yazı benim ama isim benim değil! Ne tuhaf oluyor insan, nutku tutuluyor o an!
Kolay değil yazmak,
Dostoyevski sara nöbet geçirir gibi yazarmış, başka biri yazarken uyumamak için
mum yakar ve uykusu bastırdığında parmağını mumun alevine değdirirmiş ki canı
yansın uykusu kaçsın diye. Yazmazsam kafayı yerim ama kafayı yemeyi dahi göze
almışsam yazılarımın imzasız orada burada dolaşmasına da gönlüm el vermiyor.
Bir rica yeterlidir,
rica yoksa bile bir isim kâfidir bana. Nezaket incelik zarafet hepsi insana
yakışan ziynetlerdir. Biz galiba inceliğimizi kaybettik, güzelliğimizi
yitirdik. Nedim ne de güzel ifade etmiş meğer: “Haddeden geçmiş nezâket yâl ü bâl olmuş sana” Yani ‘Nezaket’
kuyumcuların altını tel halinde incelttiği araçtan (haddeden) geçerek senin
boyunu posunu oluşturmuş. Boynunuza takılan emek hırsızlığıdır şimdi. Taşıyabilirseniz
taşıyın!
Sayın
emek hırsızları, sizi insanlığa davet ediyorum.
İnceliğe
bekliyorum.
Ben orada olacağım
efendim!