Okuduğunuz başlığı Danimarkalı arkadaşım bana söylediğin de bozulmadım dersem yalan olur.
Geçen sene Danimarkalı hanım arkadaşım bana, beraber Alanya turu yapalım ne dersin dediğinde; çocukların izin problemi var demiştim!
Bir zaman bunu onlarla konuşup hep beraber neşeli bir geziye ne dersin dediğinde neden olmasın demiştim.
Sorular böylece kendiliğinden gelmiş, muhabbeti koyulaştırmıştık.
Okuduğunuz başlığı bana muhabbet aralarında söylediğindeyse bozulmadım dersem de inanın yalan olur.
Bana bu konuda tartışmayalım istersen, sınıfta kalırsın dediğinde; biraz daha asabileşip tartışmanın özüne dalmıştım bile.
 
Biran da kendimi gazete muhabiri gibi görmeğe başlamış soru üzerine soru soruyordum.
Yalnız dikkat et, beni korkutuyorsun Türkiye AB'ye neden giremezmiş diye, dediğinde!
Sesimin tonunu biraz daha yumuşatmıştım.
Bana senin bu tatlı sert kızgınlığına bayılıyorum demesi ise ortamın tadıydı sanırım.
Birbirimize tebessüm etmelerimiz çay, kahve, kurabiye fasılları vs vs.
Ya dedi, Danimarka'da 5 haftalık izin veriliyor 3 haftası yaz, 2 haftası ise kış.
Okullar ise 45 gün bir buçuk ay tatil, peki sizde?
Oldukça fazla, koskocaman üç ay. Tatil tembelliktir, eğitimde ki açıklarınızı yarıya indirgemeniz şart!
21. Yüzyıl ve okula gitmeyen binlerce çocuk ve cahil okumayan, okutulmayan kadınlarınız!
Söyle bana neresini savunacaksın dediğinde! Sadece yüzüne aciz bir ifadem ile bakmıştım.
 
Türkiye oldukça büyük bir ülke, ama bu eyaletlere bölünür yönetileceği anlamına gelmez sadece sıkı çalışma olmalı. Ülkeniz dışarıya fazlasıyla yardım ediyor, ama kendi vatandaşına her ne hikmetse etmiyor.
Bu belki dış ülkelerin baskısı tam dediğim gibi, Türkiye oldukça büyük bizim Ülkemizden,
nüfusunda hemen hemen 20 kat fazla, tabi topraklarımızdan da.
Biliyorsun devletimiz  Monarşi ile yönetiliyor olsa da, krallık sadece eskilerden süre gelen bir sembol.
Amaç ise demokrasi, hakkınca verilip alınan..
Meclisimiz devamlı fire vermeden toplanır, küfürlü sözlere fırsat verilmez, uzlaşma politikası güdülür, ya sizler sevgili Gülsen dediğinde!
Ee,hmm, demeğe başladım, okul çocukları gibi mızıkçı sizin meclis dediğinde, (ja) isteksizce evet demiştim.
Dünyada interneti en ücra köşelere kadar götüren Türkiye! İş sahasında bu çalışkanlığı gösteremiyor.
Hayvancılık, tarım sektörünüz ne alem de, ya da köylü ne veriyor devlete veya devletiniz köylüyü ne kadar destekliyor?
Sanki Ahiret sorularıydı havada uçuşanlar, çay kahve dediğimde hafif bir tebessümle, ne getirirsen kızgın güzellik demişti.
Gündemin de kıyafet politikası olan tek ülke diyorum, buna ise bir anlam veremiyorum ve de gülüyorum dediğinde; özgür ülkeyiz isteyen istediğini giyer demiştim. Bana, iyide Danimarka'da demokratik bir devlet, ama gittiğim yerlerde başı örtülü kızları gördüğümde!
Nasıl bir paketlenmedir bu, bazen kocamla tartışma konumuz olmuyor değil, mesela bana; başları kapalı ama vücut hatlar çekici üstüne üstlük makyajlılar dediğimde aramız bozuluyor.
Sence Kapalılık bunu mu gerektiriyor?
Tamam herkes eşim gibi düşünmeye bilir ama, gazete ve mecmualarda bende hanımları gördüğümde; gerçekten de merak ediyorum.
Ben ise, annemin de başı kapalıydı, ama Janne hazır cevaplılıkla; annen böyle miydi?
Ben; tabi ki hayır ben bunu politikanın bir uzantısı diyorum dediğimde.
Deminden beri sana, bunu anlatmaya çalışıyorum anlamıyorsun bak diyordu.
Avrupalıların gözünde Müslüman ülkeler namus düşkünü kapalı olarak lanse edilse de!
Üniversitelerimiz de okuyan Türk gençleri bizim yolumuzdan geliyor dikkatini çekmiyor mu?
Beraber yaşayanlar, ayrı evde oturmalar, ayrı kültürden erkeklerinizin sevgilileri, kızlarınızın erkek arkadaşları!
Nerede tek eşlilik? Ana bana zoruyla evlendirilip, evlerini terk eden kızlarınız Danimarka'nın sığınma evlerinde, ya da bunu kabullenip kızlarınızın kocaları ikinci nikahsız beraberliklerin de.
Bizim toplum ihanetlere daha ılımlı, sizde ise zorunlu ve baskıcı, ayrılmak yok gibiydi eskilerde,  dış ülkeler gazetelerin mizah sayfalarında, özellikle de baskıcı tutumunuzu irdeliyor tatlım.
Şimdiler de  ise bizi geçmediniz mi?
Mesela Avrupa da tecavüz var ama Müslüman ülkelere göre yüzdelerin en altında seyrediyor.
Burada tecavüze uğrayanların sonu ya intihar ya da genelev, bizim ülke de tecavüze uğrayanlara devlet psikolojik destek vererek topluma geri kazandırma çabasına girişir.
Böyle karşılaştırma yaparak seni ülkeni rencide ettiğimi sanma.
Kültürel farklılıklar çok, ama bunu devletler göz ardı etmiyor işte.
Geneleve girmek isteyen ise hür iradesiyle kişiye kalmış, genç veya orta yaş.
Başvuru yapar ve girer kınamak ne demek, bu bir meslek aşağılamak da ne demek!
 
Gelelim benim Alanya macerama; Antalya da uçaktan inip Alanya'ya otobüsle gittim, kaldığım otel lüks denebilecek gibiyse de eksiklikleri vardı.
Turistleri yine bir kandırmaca var, ki bu gözle görülecek kadar bariz.
Benim gibi Danimarka'dan gidenlerle pazarlara gidip alış veriş yapanlar o kadar çoktu ki,
oralarda dahi bir kandırmaca mevcut.
İnsanlarınız yardımsever Ülkeniz mükemmel ama! Arkadaşımın nedense aması bir türlü bitmiyordu.
Yol problemleri, taksicilerin fahiş fiyat istemeleri, saati açmamaları vs.
Ne yani, illaki Gülsen ile mi?  Gitmem gerek geldi aklıma! Ben yok canım o kadar da değil desem de.
Yemek yenilen restoranlarınız görsellik olarak güzel, mesela içkileri, arkada çalınan fon müzikleri, animasyonlar,
arada bir kadın lazım mı diyenlere kulak misafiri oldum ki, bundan hiç hoşlanmadım dediğinde, doğrusu çok utanmıştım.
Garsona dönüp, yemek pişirilen mutfaklarınızı sık sık denetlemeğe o tür kadınlar mı geliyor acaba diye sorduğum da?
Restoran da bir kıpırdanma olup alaycı konuşmalar başlamıştı.
 'Garson çekici etine dolgun bir esmer güzel lütfen' gibi.
Aklıma gelmişken bak birde yankesiciler gözlerine özellikle yabancıları kestiriyorlar, gerçi yankesiciler her yerde, her ülke de  var, kapıyı her gelene açmayın diye bir haber okumuştun dedim ya, doğru Gülsen cim, özellikle de yalnız yaşlı kişileri takip ederek hırsızlığa evlerine giriyorlar bunların içerisinde darp bile var.
Birde pazarlarda ayakçı olarak tabir edilenler bunlar da başka,
bunlardan ben bile mustaribim bu sırnaşık tiplerden kovsan gitmeyenlerden dememiş miydin?
Adeta sürükleyerek fahiş fiyatla eşya satan; deri güderi çantacılara  ayakkabı mağazalarına, ya da anlaşmalı firmalara götürmüyorlar mı?
Dönerler açıkta kaynayan mısırlar kazanlarda, paketlenmemiş o kadar çok ürünleriniz var ki hem de tarihi olmayan!
Bence bunlar sizin için büyük kayıp, AB'nin sizi kabul etmesi olası değil, bu bir oyalama politikası canım dediğinde!
Oldukça sıkıldığımı anlamıştı, bir çiğ köfteye hayır demem acısına rağmen dediğin de,
gülüşerek elbette aklımda demiştim.
Böyle sık sık konuşmuyoruz Gülsen, farkındayım seni köşeye sıkıştırmaksa bunun adı, gerçekten sıkıcı ve irdeleyici bir sohbetti, seni kırdıysam da özür dilerim, Türklerin misafir  perverliğini sevdiğimi de biliyorsun, yoksa bu kadar açık yüreklilikle konuşmazdım.
Artık bir kahve içme zamanı ne dersin tatlım? Deyip gönlümü almaya çalışmıştı sevgili Janne.
( Türkiye, Avrupa Birliğine Bu Gidişle Kabul Edilmez başlıklı yazı GülsenTunçka tarafından 10/24/2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu