Bugün gelin hep beraber bir teşekkür edelim ceddimize. Cumhuriyetimize şükredelim bir kere daha, yanı başımızda olup bitenlere bakalım halimize şükredelim. Herkes bir günlüğüne de olsun bıraksın tarafgirliğini… Fanatikliğini… İdeolojisini… Zikrini fikrini elinin tersiyle bir kenara itsin.

Alın size bir insanlık açılımı! Kardeşlik, birlik açılımı… Bir tohum gibi barış saçılımı üzerimize… Sağı solu; Kürdü Türkü; Alevisi Sünnisi olmasın bir günlüğüne. Türkiye olsun bütün yürekler, çarpsın hepimizin yerine. Herkes teşekkürünü sunsun adını bildiğimiz ve bilmediğimiz büyüklerimize. Dua etsin onların aziz ruhlarına… Hiç de kolay olmadı bugünlere gelmemiz, hiç de ucuza gelmedi. Her karış toprağında kanı var bu ülkenin, herkesin. Bu yüzden incitmeden onların aziz hatırasını, üzmeden yadigâr bıraktıklarını, bir günlüğüne de olsa dünya âlem görsün kardeşliğimizi…

Böylesine güzel bir ülkeyi bizlere teslim ettikleri için, bugüne gelmemize önayak oldukları için, barış içinde kardeşlik içinde bir vatan toprağında karnı tok sırtı pek insanlar olarak yaşamamızı sağladıkları için. Teşekkürler ismini bildiklerimiz ve bilmediğimiz yüzbinler için. Yürekten teşekkürler. Mustafa Kemal’e, askerlerine, şehitlerimize, gazilerimize… Kocaman bir teşekkür yolluyorum, onlar alkışı yürekten hak edenlerdir.

Niye korkuyoruz? Neden çekiniyoruz? Biz bazı şeyleri ne de içimize atmaya başladık? Kendi tarihinden utanır hale geldik! Ve kendimizi hor görmeye başladık. Maziye ne kadar küfür edersek o kadar itibarlanırız sandık ve yanıldık. Hoşa gitsin ya da gitmesin bu ülkenin bir evladı olarak bu toprağın suyunu içip ekmeğini yiyen bir ferdi olarak kendi nefsim adına gönülden şükranımı sunuyorum.

“Gelin tanış olalım / İşi kolay kılalım / Sevelim sevilelim / Dünyaya kimse kalmaz” diyen Yunusumuza teşekkürler, her ne olursan her kim olursan ol “Gel” diyen Mevlanamıza teşekkürler “Bir olalım, diri olalım, iri olalım” vecizesiyle Hacı Bektaş Velimize, “Yürü bire yalan dünya / Yalan dünya değil misin? / Hasan ile Hüseyin'i / Alan dünya değil misin” diye seslenen Pir Sultanımıza teşekkürler.Dünyaları yüklenen Koca Seyyid’e, mermileri sırtlayan Nene Hatun’a, düşmana ilk kurşunu sıkan Hasan Tahsin’e teşekkürler.Nice yerlerde ziyaretgâhları olan adsız kahramanlara…

“Şehitler tepesi boş değil,

Biri var bekliyor.

Ve bir göğüs, nefes almak için;

Rüzgâr bekliyor.

Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye;

Yattığı toprak belli,

Tuttuğu bayrak belli,

Kim demiş meçhul asker diye?” diyen Arif Nihat’a… İstiklal Marşı’mızın şairi sarsılmaz karakteri ve inancına, davasına olan bağlılığıyla hayranı olduğum Mehmet Akif’e teşekkürler.

“Dörtnala gelip Uzak Asya'dan

Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan

                              bu memleket, bizim.

Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak

ve ipek bir halıya benzeyen toprak,

                              bu cehennem, bu cennet bizim.

Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,

Yok edin insanın insana kulluğunu,

                              bu dâvet bizim.

Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür

ve bir orman gibi kardeşçesine,

                              bu hasret bizim...”diyen Nâzım’a teşekkürler.

“Gecesi sümbül kokan / Türkçesi bülbül kokan / İstanbul / İstanbul...” diyen ve Üstad mertebesini alan Necip Fazıl’a teşekkürler.  “Beşikler vermişim Nuh'a / Salıncaklar, hamaklar / Havva Ana'n dünkü çocuk sayılır / Anadoluyum ben / Tanıyor musun?” Yiğit bir edayla az ama öz şiirler ortaya koymuş olan Ahmet Arif’e teşekkürler.

Kefensiz yatan şehitlerimize, şerefiyle yaşayan gazilerimize, Anadolu’nun kutsal toprağında yaşayan ve topluma kanaat önderliği yapan zatı muhteremlere, ana kucağındaki çocuklara ve onların temsil ettiği masumiyete ve safiyete deruni bir teşekkür yolluyorum.

Bugün gelin hep beraber bir teşekkür edelim ceddimize. Cumhuriyetimiz için, varlığımız, dirliğimiz ve birliğimiz için… Bir kez de olsa bir kenara koyalım ayrılıklarımızı… Öfkelerimizi atalım çöp sepetine… Bizlere bugünü yaşatanlara teşekkürlerimizi sunalım kalben. Ve sonsuza değin yaşayalım kardeşçesine…

 

 

 

 

( Teşekkürler Türkiye başlıklı yazı GürhanGürses tarafından 28.10.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu