Kekeme olan Kemal, kekeme haliyle okumak için gittiği şehirde mühendislik okulunu bitirmişti ve mühendis çıkmıştı. Daha sonra Kemal, bir kamu kurumunda işe başlamıştı ve günü gelince’ de, gittiği yedek subaylık okulundan ve askerliğinin bitmesinden sonra, bu mühendis Kemal, çocukluk aşkı olan mahallesinin en güzel kızı, Semra adındaki çocukluğundaki kız arkadaşıyla evlendi.
Her ikisi de birbirlerini çocukluktan beri çok sevdikleri için, mutlu bir yaşantıları vardı. Bu mutlu yaşantıları onlara bir müddet sonra iki’ de, erkek çocuk kazandırmıştı.
Kemal kekeme olmasına rağmen, çok güzel okuduğu şarkılarıyla çevresinde çabucak sevilen çok aranan biri olmuştu. Her âlemden aranıyor, arkadaşları ile sık, sık buluşup içki içiyor ve sahnelerde onlara şarkılar söyleyerek bulunduğu ortama neşe üstüne neşe katıyordu. Ne yazık ki bu içkili eğlencelere gecelere katılması onda bir müddet sonra alışkanlık haline geldi. Sonunda evin’ de ve olur olmaz yerlerde’ de içmeye başladı ve gittikçe içki içmesini çoğalttı.
Fakat ailesi onu çok sevdiği için evinde içki içmesine göz yumuyor çoğu zaman da onunla beraber o da içiyor, eşinin içki içerken söylediği şarkılara eşlik ediyordu. Mutluydular ve onlar hiçbir sıkıntıları olmadan dünyaya getirdikleri iki oğlan çocuğunu, beraberce büyüttüler ve okul zamanına getirdiler.
İşte bu zamanda onların kaderleri değişmeye başladı. Bulundukları yerden başka bir yere tayinleri çıkmış oraya yeni görev yerlerine taşınmak mecburiyetinde kalmışlardı.
Yeni görev yerlerinde de aynı yaşantıyı devam ettiren Kemal, bir pazar günü arkadaşlarının kır gezisindeki içkili toplantısına davet edildi.
Kemal davet edildiği bu kır gezintisine eşsiz olarak ve iş yerinin arabasına binerek gitti ve arkadaşlarına katıldı.
O gün baharın en güzel olduğu günlerden biriydi. Dağlar, kırlar her taraf yeşillenmiş her tarafta çiçekler açmıştı. Tertemiz bir havanın doğada yayıldığı bu günde, yedikleri yememeğin yanında bol, bol içki içtiler Şarkılar türküler söylediler eğlenerek o gün akşamı etmişlerdi.
Dönme zamanı gelince herkes geldiği arabaya bindi ve evlerine dönmeye başladılar. Gittikleri yollar uzaktı ve virajlıydı. Gelenler bulundukları ilçenin üst düzey olan yöneticileriydi. Gelenlerin çokları kendi şoförlerinin kullandıkları makam arabalarıyla gelmişler yine onlarla geriye dönüyorlardı.
Kemal henüz ehliyet almamıştı, araba sürmesini de, şoförünün kullandığı arabayı zaman, zaman elinden alarak kullanıyor, araba sürme konusundaki tecrübesini ehliyet imtihanlarına girmeden önce böyle, böyle kazanmaya öğrenmeye çalışıyordu.
Gittikleri yerler dağlıktı ve uçurumlarla dolu bir yoldu. Yine de Kemal araba kullanmayı kafasına koyunca dönüş yolunda, şoförünün elinden arabayı aldı ve kendi kullanmaya başladı.
Döndükleri yere varmaya az kalmıştı’ ki suratla girdiği bir virajdan virajı alamayarak, arabası ile uçuruma yuvarlandı
Araba üzerinden geçmişti ve sakat kalmıştı. Her ne kadar arkadan gelenler yardım edip hastaneye yetiştirseler' de Kemal uzun süre tedavi için yattığı çeşitli hastanelerden yürüyerek çıkmayı bir türlü başaramadı ve sonunda sakat kaldı.
Kemal 'ın başına gelen bu olaydan sonra, sakat bir halde sandalye üzerinde başka bir yerde ve başka bir görevde görev yapmasına müsaade edildi ve bu şekilde sakat haliyle masa başında görev yapmaya başladı.
Onu çok seven eşi çocukluğundan bu yana Kemal’i sevdiği için, onun yanından hiç ayrılmadı devamlı ona destek oldu ve ona moral veren biri, onun eli kolu ve bacakları oldu.
Kemal’in tek güvencesi canı gibi sevdiği bir an bile yalnız bırakmayan kendisine el ayak olan, güzel eşinin yanından ayrılmadan hem kendine hem de, çocuklarına bakmış olması, çocuklarını en güzel çeşitli okullarda zamanı gelince okutmuş olmasıydı. Devletin' de yardımı ile kendisine tahsis edip yerleştirildiği, lojmanlardan dairedeki işine kolayca sandalye ile gidip gelen Kemal, çocuklarını rahatlıkla eşinin de yardımlarıyla bu şekilde okutuyor yürüyemeyen ayağa bile kalkamayan sakat bir olmasına rağmen yine de mutlu olmaya devam ediyordu.
Aradan yıllar hızla geçiyordu. Bunların evlerindeki mutluluk rüzgârları yavaş, yavaş ters esmeye başlamıştı. Eşinin zaman, zaman evine geç gelmesinden şüphe eden Kemal birden değişmeye başlamıştı.
Yaşamaktan zevk almıyor, bazen ölmeyi bile düşünüyordu. Çünkü onun çok sevdiği ve çok güzel olan eşinin etrafında dönenler olduğunu düşünüyordu. Hatta düşünmekten öte, şüphe ettiği kişiler olduğunu’ da biliyordu.
Bunlardan biri de en yakın arkadaşlarından biriydi. Sık, sık onun evlerine gelmesi, onun kendisiyle ilgilenen hal hatır ve bir ihtiyaçlarının olup olmadığını soran biriymiş gibi görünmesi Kemal’ n dikkatini çekiyordu.
Çünkü eşi güzel olduğu kadar her erkeğin dikkatini çeken, güzel giyimli’ de bir bayandı. Arada bir de sakat olan eşinin yüzüne karşı yaşadığı hayattan bıkmaya başladığını göstermesi, Kemal’in içindeki şüpheleri daha’ da artırıyordu.
İşte sonunda böyle olaylar yüzünden, bu mutlu ailede aile dramları yaşanmaya başladı. Bu arada çocuklar büyümüştü ve babası gibi onlar’ da mühendislik okuluna gitmişlerdi ki, tam bu sırada Kemal zamanı geldi diye malulen emekli edildi. Bütün bir yük emekli maaşı ile geçinmeye ve çocuklarını bu maaşla okutmaya kalmıştı. Anne çalışmıyor çalışmak’ da istemiyordu.
Lojmanda kalırken girdikleri bir kooperatif evinin bitmesi sonucunda oraya taşınmışlar orada yaşamaya başlayınca, maddi yönden biraz rahatlamışlardı amma yine de sıkıntı içindelerdi ve eşi halinden hiç memnun değildi.
Huzursuzluk hat safhaya çıkınca eşi bir gün evini terk etti. Şimdi Kemal sakat haliyle kendi evinde yapayalnızdı. Komşularının ve bazı arkadaşlarının yardımları ile tek başına evde yaşarken buldukları kimsesiz bir kadın, Kemal’in yanına sığınmış ona kendi oğlu gibi bakmaya başlamıştı.
Çok geçmeden Kemal eşinin isteği üzerine eşinden boşandı. Çocuklar okullarını bitirinceye kadar yalnız onun bunun yardımı ile yaşad
Hemen, hemen her gün güzel sesiyle okuduğu şarkılarla hep kendini avuttu. Güzel geçen günlerini andı. 04 Kasım 13
Ahmet Yüksel Şanlı er