Bizim
memlekette hepimizin, Boz dağ diye bildiğimiz dağlık bir yer vardır. Burasının
etrafı kayalık dağlarla çevrili olan bizim koyak dediğimiz vadilerden oluşan
bir yerdir.
Şehirli
halkımızın, eskiden yani benim çocukluğumun geçtiği dönemlerde hemen, hemen neredeyse
şehirde yaşayan herkesin yazın göçtüğü yazlık ve kışlık olarak sebzesini
yetiştirdiği sebzelerinden ektikleri ekinlerden un bulgur gibi kışlıklarını
hazırladığı içindeki ağaçlarından meyvesini temin ettikleri içerisinde de yaz
boyunca kalalecekleri evi olan bizlerin bağ diye tabir ettiği bahçeleri vardı.
Buralar
hala var amma, artık eskisi gibi halktan doğru dürüst kimse yaz gelince
buralara gitmez göçmez olduğundan çoğumuzun buralardaki yerleri bakımsızlıktan
sahipsizlikten viran halde bulunmaktadır.
İşte bu
bahçelerin olduğu yerlere benim burada anlattığım yıllarda araba gidemediği
için, benim çocukluğumun geçtiği şehir halkının tamamı, buralardaki bağ bahçe işleri
için, beslemek mecburiyetinde oldukları eşek katır ya ‘da yük atları gibi
hayvanlara sahip olurlar buralara onlarla inip çıkarlardı.
Bahçelerinden kaldırdıkları hasat
ettikleri bütün mahsüllerini bunlarla taşırlar bahçelerinde hazırladıkları
kışlıklarını bunlarla şehir evlerine taşıyarak şehir evlerinde bulunan musandra
dediğimiz evlerinin bir köşesinde bulunan bu izbe yerleride kış için
depolarlardı.
Bunları
şunun için anlatıyorum.
Bu
işlerde bazı halkın kullandıkları katır cinsinden olan hayvanları bahar gelince
dağlarda yeşil otlar taze gevenler çıkınca, katır sahipleri bağlarına göçmeden
önce yukarıda bahsettiğim Boz dağ dediğimiz yere başıboş olarak salarlar
hayvanlar buradaki taze çayırlarda taze gevenlerde ilkbaharda beslenerek, hem samanlıklarında
azalmaya başlamış olan, saman ve arpa ile yemleme derdinden kurtulmuş olurlarlardı
hem’ de hayvanlar yüke vurmadan önce burada yedikleriyle iyicene güçlenirlerdi.
İşte
buralara şehirlinin saldıkları katır dediğimiz inatçı eşekten olma inatçı
katırlar, bu benim anlattığım Boz dağda şehirlinin diğer hayvanları ile
birlikte yayılırken serbestliğe alışmış olurlardı.
Dağda iken,
serbestce diğer katırlar ile gezmeye alışan katırlar yüke vurma zamanında
oralardan yakalanıp eve getirildiği zaman bu hayvanları evde zabdetmek oldukça çok
güç olurdu.
Kolay, kolay kapatıldığı ahırında durmak istemez, en
ufak bir fırsat bulduğunda kaçar mahalle aralarında sahibi arkasında kendisi önünde
sokaklarda kovalamaca oynarlardı.
Her ne
kadar sahibi bu hayvanları otlaktan getirdiğinde ahıra bağlasa bile, katır ne
yapar, yapar baş bağını (yularını )kopartır attığı çifteleriyle içinde
bulunduğu ahır kapısını kırarak yine evden dışarıya çıkmaya çalışırdı.
İşte benim bu Boz dağ dediğim yerde baharda taze otlar
içinde serbestçe yayılan(otlayan) taze otların olduğu Boz dağa şehirlinin başıboş
olarak her yeıl bıraktığı diğer katırlarla birlikte dağda gezmeye onlarlaberaber
otlarlarken kendi aralarında kavga etmeye dağda birbirleriyle didişmeye, topluca
otladıkları otlakta karşılıklı kişnemelerle dağları dağlardaki koyaklarının
içini inletmeye alışmış olan bu katırları daha sonra sahipleri yük hayvanı
olarak kullanmak için evlere getirildiğinde bunları zabdetmek oldukça zor
olurdu.
Hiç unutmam. Bizim de bir ara böyle bir genç yeni
yetme katırımız vardı. Daha yeni yüke alışmış ya’ da üstüne insan bindirmeye
alışmış bir hayvandı. Hatta rahmetli babam beni henüz on üç, on dört yaşlarında
falan iken bunun üzerine bindirir kendisi de ağzına vurduğumuz geminden sıkıca tutar,
sırtına insan binmesine benimle alıştırmaya çalıştırırdı.
Bu işi yaparken de, belki de ben onun üzerinden
yüzlerce defa yere onun inatçı çifteleri sonucunda düşmüşümdür. Babam katırın üzerine,
beni bindirmeyince ben ne kadar semere yapışırsam yapışayım, altımdaki katır durmadan
çifteler atar beni üzerinden al aşağıya edip düşürürdü.
Bazen’ de babam hayvanı sıkıca bir ağaca bağlar
üzerine vurdurmak istemediği semeri zorla vurur üzerine de bir odun sarar
saatlerce ağaca bağlı olarak tutardı. Çoğu zamanda bağlı olduğu yerde bile
attığı çivtelerle üzerindeki yükü darma dağın ederdi. Buna rağmen neden bilmem
ben bu hayvanları çok severdim.
Hatta babam bu hayvanı uslansın diye ağaca bağlayıp
dövdüğü günler bile olurdu.
Günlerden bir gün bu çok sevdiğim katırımızı sulamak
için, mahalle çeşmesine götürdüm. Aklımda şimdi kaldığına göre bir akşamüzeriydi
sanırım. Üzerine yeni palan vurmaya alışmış olan bu bizim katıra binerek
sulamaya götürmüştüm.
Çeşmede sulamak için üzerine binerek götürdüğüm bizim
katırı mahalle çeşmesinde suladıktan sonra, eve geriye dönüş yolunda, nasıl
olduysa üzerine bindiğim bu katırımız, çevredeki bir görüntüden huylanarak beni
üzerinden düşürmeye yere atmaya çalıştı.
Ayağım o sırada, bu inatçı insanların üzerine
binmesine yeni alıştırmaya başladığımız hayvanın, üzerindeki üzengili palanın,
üzengisinde takılıydı. Ayağımın biri üzengide takılı olduğu yerinden üzengiden
çıkmıştı amma, ayağımın diğeri yerinden çıkmayınca, ben hayvanın üzerinde ters
dönmüş olarak başım yere doğru sarkık hayvanla beraber inişli çıkışlı sokaklarda
koşturmaya başladık.
Etraftan görenler vardı amma, hiçkimse beni üzerinden
atmaya çalışan hayvanın yanına yanaşamıyor, bense başım yere doğru sarkık hayvanın
sırtında oraya buraya beraberce koşup duruyorduk. Nasıl olduysa bir ara, diğer
ayağım’ da takılı kaldığı üzengiden kurtuldu’ da yere düşüp parçalanmaktan ya
da koşutururken bir tarafa çapıp yaralanmaktan ya’ da ölmekten kurtulmuştum.
Fakat bu yaşadığım olayı şimdi aradan çok uzun seneler
geçmiş olmasına rağmen hiç unutmadım. Neredeyse ölümden kurtulmuştum çünkü.
Daha sonra bu hayvanı tüm mahalle halkı yakalayabilmek için seferber olmuş halk
onun arkasından şehrin sokaklarında koştura, koştura bir ara tuzağa düşürerek
onu yakalamayı başarmıştık.
Kısacası eşek cinsinden olan katırlar soya çekermiş. Nasıl
eşek için “eşek inadı”deniyorsa ya da onun gibi kişiler için öyle deniyorsa
katırlar da aynı soydan olduğundan olsa gerek katırlar da inatçı bir hayvandır.
Kolay eğitilebilen kolay uslandırılabilen, çamuş huyundan kolay vaz geçirilebilen bir
yük hayvanı değildir..
Halk arasında boşuna söylenmiyor demek ki, şu atasözü
gibi deyimler “eşek inadı, katır inadı, can çıkar huy çıkmaz vs.
Böyle bir yazıyı bu adam neden yazmış diye düşünüp
sakın başka yerlere çekmeyin anılarımın hayalini kurarken aklıma geldi ben’de
bir anı olarak yazıverdim 19 Temmuz 2015