Ben çok sevdiğim şu laiklik konusunda daha önce’ de, kendimce önemli görmem üzerine, zamanla bazı yazılar
yazmıştım. Neden bilmem, bu laiklik konusu bir ülke idaresi için, benim en çok
sevdiğim beğendiğim bir idare sistemidir. Hele şu görsel ve yazılı medyada orta
doğu ülkelerinin durumunu görüp okuyup izledikçe, kendimce bu konunun çok daha da çok önemli
olduğunu hissediyorum.
Şimdi
aklıma gelen bazı yaşadığım olaylarla beraber bu konuda, yeniden bir yazı daha,
yazmanın kendimce doğru olacağını, yine çıkan görsel haberleri izledikçe bir
defa daha kendimce mecbur hissetmiş bulunuyorum.
Biliyorum
ben böyle konularda, bir uzman ya’ da, gerçekleri yerinde görmüş, araştırmış
araştırmacı bir gazeteci, falan’ da değilim. Sıradan bir vatandaş olarak kendi
görüşlerimi burada yazıp aktarmayı düşünmüş kaleme almayı kendimce doğru görmüş
sıradan biriyim.
Bence,
devleti devlet yapan toplumların içerisine, Hırıstiyan ve bunların kendi
aralarındaki mezheplerinden oluşan topluluklar, Ya’da bunların yanı sıra o
devletin halkı içinde diğer süryani, yahudi vs. gibi diğer farklı dinlerden
azınlıklar toplumluluklar varsa, Müslüman ülkelerin biraz oturup düşünmesi
gerekirdir.
Ya’da
müslümanım diyen ülke halkının arasında, sünn’isi’alevisi varsa böyle mozaik toplum
yapılı devletlerin, ben bir sade vatandaş olarak bana göre, mutlaka kanımca
laik sistemle idare edilmesi Anayasalarının, ve ona dayalı kanunlarının buna
göre hazırlanması, uyguladıkları eğitim sistemlerinin yine buna göre verilmesi
çocuklarının beyinlerinin belli bir dine zorlanmaması gerekirdir diye
düşünüyorum.
Ben bir din adamı değilim amma, kendimce namaz kılan
yüce dinimizin kitabı Kuran’ı kerim’in türkçesinden baştan sona ondaki bütün
sureleri, ayetleri notlar çıkararak okuyanlardanım.
Kutsal kitabımızın hemen, hemen her süresinde değilse
bile, yetmiş yedi yetmiş sekiz yerinde cennet ve cehennemden bahsedilirdir.
Allah insanlara beyin vermiş, beynine akıl vermiş ve insanları
geçici dünyasında denemeye almış, günah işleyenleri cehenneme, sevap işleyenleri
ve Kuran’ daki emirleri doğru olarak yerine getirenleri’ de, cennetine girmeyi layık
görmüştür.
Hal böyle olunca, insanların ölünce gideceği yere
karışmak doğru’mu? İnsanlar tek düze dine sahip olsalardı, cennet cehennem neye
yarardı.
Hal böyle olunca, bence insanları dini inanışları
yüzünden birbirinden ayırmak, sen alevisin yok sen sünnisin demenin ayrı,
kefelere koymanın doğrusu nerede?
Ben yaşı yetmişe merdiven dayamış, emekli biri olarak
boş zamanlarımda bir kahve içmek insanlarla biraz sohbet etmek amacı ile, bazen
hatta çoğu zamanlarda alışkın olduğum bir kırahathaneye inerim.
Orada dostlarla buluşur, çay kahvemizi içer sohbet
eder ve bazen’de kafa dengi olduğunu anlayabildiğim insanlar bulursam, doğrusu
biraz’da kumara girmeyen tavla falan gibi oyunlar oynarım.
Gittiğim bu yere her dinden her mezhepten yüzlerce
insan gelir gider kimi oyun oynar kimi çayını kahvesini içer eş dost sohbeti
yaparlarlardır.
Kimi sohbetlerinde siyasetten bahseder, kimi günlük
işlerinden kimileri’ de evinde televizyonlarda görüp işittiklerinden gazetelerde
okuduklarından bahsederdir.
Buraya gelen insanların neredeyse yarısı, alevi
olurken diğerleri’de başka mezheplerdendir. Neredeyse ben, aynı yere üç yıldır falan
gider gelirim bir defa olsun buraya gelenlerin aralarında, dini konularda
tartışma çıktığını kavga yapıldığını falan’da görmüş değilim.
Sonra birisi halkın içine girip bu konuda konuşup
insanları birbirine düşürmeye kalksalar bu gibi kişileri aralarına almayarak
dışladıklarını görürüm.
Kimse kimsenin inancına karışmaz birbirilerine sen
alevisin, sen sünnisin diyerek aralarında ayrım yapmazlar. Herkes herkesle
dostça konuşur birbirlerinin inançlarına saygı duyarlardır.
Kimi vakti gelince kalkar camisine gider gelir
alevilerle tekrar konuşur orucunu tutar namazı kılar tutmayan tutana tutan
tutmayana saygı gösterir, kimi de işi gereği ya da inancı gereği cem evine
gider gelir yapması gereken inancını ya da kaldırılması gereken cenazesini
kaldırır gelirdir.
Kısacası buradaki toplum arasında tam bir laik uyum
vardır.
Aynı uyum, devleti oluşturan toplumlar arasında’da olsaydı,
bu gün Orta doğu ülkelerinde yaşananlar sizce olur’muydu bence olmazdı.
Geçen yıldı, bir yaz günü öğleden sonra, hava
serinliğinde şehirde şöyle bir dolaşayım geleyim dedim. Gezerken yorgunluğum
üzerine, yolum beni içinde biraraya gelen insanların guruplar halinde
oturabilecekleri birbirleriyle sohbet edebilecekleri dinlenebilecekleri banklar
bulunan bir parka attı.
Geçtim üzerinde bazı tanımadığım insanların olduğu
banklardan birine oradaki benden önce gelen insanlara selam verdim oturdum.
Tam karşımdaki bankta, uzun boylu bol paça pantolon
giymiş iri yarı biri oturuyordu. Neden bilmem alışkınlığımdan’mıdır nedir tanışıp
onunla sohbet etmek istedim. Sohbet edebilmek için bir bahane bulmam
gerektiğini düşündüm, adamı şöyle bir yukardan aşağıya çaktırmadan süzdüm.
35-40 lı yaşlarda olduğunu tahmin ettiğim bu adamın,
ayağının birinde diz altına monte edilmiş bir demir kışkaç vardı. Merak ettim
geçmiş olsun bu ayağındaki nedir diye sordum.
Bu iri kıyım adam, arabam ile yolda kaza yaptım ayağım
dizaltımdan kırıldı, hastanede ameliyat ettiler kemikler birbiriyle
kaynayıncaya kadar yerinden oynamasın diye bu demirle ayağımı mengeneye
verdiler. Neyse’ki iyileşmesine az kaldı, yavaş, yavaş yüremeye başladım
iyileşmesine iyileştikten sonra’ da buralardan gideceğim dedi.
Artık bu sadamla sohbet edebileceğimi anlayınca nereli
olduğunu sordum Kilis’liyim dedi. Evet, bu şehire yerleşmiş kilisliler vardı amma,
bu adam geri döneceğini söylemişti.
Neden kendi memleketinde ya’ da memleketine yakın bir
yerdeki güzel bir hastanede falan amaliyat olmadın diyecektim fakat bunu diyemedim.
Çünkü aklıma birden şu televizyonlarda gördüğümüz dev
gibi iri kıyım adamlardan oluşan işid geldi bunlardaki uzun boylu iri yapılı
adamlar aklıma geldi onun için biraz ondan çekindim. Bana ne dedim konuyu
değiştirdim.
Aslında adamın yapısı işiddeki adamlara benzesede
onlardaki gibi uzun birbirine karışmış saç sakallar yoktu.
Adam bana sen ne iş yapıyorsun vaktini nasıl geçiriyorsun
gibi sorular sormaya başlayınca, ben ona emekli olduğumu boş zamanlarımda şiir
falan yazdığımı söyledim.
Şiirlerden hangi tür şiirleri yazıyorsun deyince, ben’
de ona aruz dâhil her çeşidinden yazıyorum diye cevap verdim.
Ben öyle deyince, yeni tanıdığım bu adam ben’ de şiir
yazıyorum benim’de yabancı dil olarak arapçam var amma, ben senin gibi aruzla
değil, sadece onbirlik hece vezniyle şiirler yazıyorum diye cevap verdi.
Sonra aramıxzdaki sohbet genişledi, dinden devlet
idare sistemlerinden falan açıldı. Adam bana sordu sence bir devletin idaresi
nasıl olmalı diye.
Ben hemen cevap verdim laik üniter devlet idaresi diye.
Ben öyle deyince adamın birden rengi değişti bir şey diyemedi. Banim yüzüme
bakıp sence, halifeliğe dayalı bir din devleti daha iyi değil’mi dedi.
Ben adamın konuşmalarından nasıl biri olduğunu
anlayınca, aramızdaki lafı dolaştırmadım. Konuları kısa kesip daha fazla
konuşmadan kendimce bir bahaneyle yanından ayrılmak için ayağa kalktım. Adam
memnun olsun diye, söylemekte alışkın olduğum, iyi akşamlar diyeceğime, ona
hayırlı akşamlar dedim yanından ayrıldım ve evime gittim.
Bu tanımadığım kişiyle yaptığım kısa sohbet beni
bir haylı rahatsız etmişti yine de ertesi günü aynı yere gidip onu görürsem
biraz daha fazla sohbet edeyim bilmediğim konuları ondan öğreneyim diye
düşündüm ve ertesi günü aynı saatlere yakın, aynı yere gidip, aynı yerde
oturdum.
Biraz durduktan orada biraz dinlendikten sonra, aynı
adam karşımdaki caddede göründü bana doğru gelmeye başladı.
Nasıl oldu bilmiyorum, ya’da aklına ne geldiyse
uzaktan beni aynı yerde görünce bu adam yön değiştirdi geriye geldiği yöne doru
dönüp başka yere doğru gitmeye başladı ve bu nedenle konuşamadık.
Bir daha da o günden sonra, oralarda dolaşmama rağmen
onu hiçbir zaman ortalıkta görmedim.
Ben’ de saten onunla aynı fikirde olmadığım için,
fazla meraklı değildim orada biraz dinlendikten sonra, kıraathanedeki
dostlarımın yanına gittim her zaman alışkın olduğumuz ortamın havasını solumaya
başladım.
İşte benim orta doğu ülkelerine barış gelsin isteniyorsa, sıradan bir vatandaş gözüyle savunduğum laikliğin, oradaki ülkelerin anayasasında yer alması ve eğitimlerinin bu laiklik sistemi üzerinden işlenmesinin doğru alacağına inanıyorum.Yok kendi görüşlerine kendi düşüncelerime göre doğru olduğuna inanan, başka düşüncede olanlar varsa onlara'da kesinlikle saygı duyarım.
Sürçü lisan ettiysem af ola. 23 Haziran 2015-07-23
n daha doğru olacağına dair sade vatandaş görüşümdür.
İsteyen bu görüşüme katılır, istemeyen katılmaz bu da bir laik görüştür herkesin her kesim