“Hoş geldiniz hemşerim diyorum öncelikle, Kayseri Develi doğumlusunuz, eğitim hayatınız İstanbul’da geçti ve siz “Ah İstanbul” ve benzeri şiirlerle İstanbul’a özleminizi sık sık dile getirirsiniz. Her ne kadar uzun süredir Balıkesir’de yaşıyor olsanız da zannımca İstanbul’un eminim yürek sesinize katkıları da çok olmuştur. Neler söylemek istersiniz?”
“Edebiyat Galerisi adında çok nezih ve değerli kalemlerin bulunduğu bir siteniz var. Sanıyorum her şairim/yazarım diyenin de kabul edilmediği bir site. Edebiyata çok katkıları olduğunu biliyoruz. Çeşitli üniversitelerden hatta dış ülkelerden de kaynak olarak gösterilen öğrencilerin her konuda bilgi edinebildiği bir site. Nasıl karar verdiniz, ne aşamalar yaşadınız? Böyle bir sitenin sorumluluğu elbette kolay olmasa gerek…”
“Etrafınızda -ben de dâhil olmak üzere- narin, hassas, hırslı ve çok güçlü bir kadın olarak tanıdık sizi. Geçirdiğiniz hastalığı atlatmanız bizleri çok mutlu ediyor. Bu süreçte yaşadıklarınızı köşe yazılarından paylaştınız fakat kısa bir anınızı bizimle de paylaşmanız, her durumda güçlü olmaya örnek kişiliğinizle ufak tefek sorunları büyüten dostlar adına faydalı olacak kanısındayım. Kırmazsınız beni diye umut ediyorum.”
“Çok değişik edebiyat etkinlikleri düzenlediniz. Birçok ödül aldınız. Her davete gitmediğinizi de seçici olduğunuzu da biliyoruz. Bu yıl edebiyat Galerimizin ne gibi etkinlikleri olacak?”
“Gülümsetti bu sorunuz beni can arkadaşım. Doğru, her etkinliğe gitmem için maddi gücümün yaşam standart’ımın da üstünde olması gerekir, değil mi? Az önceki sorumuzun yanıtını verirken,” Türk Edebiyatını gelecek nesillere taşımak,” gibi bir amacımızı da açıklamıştım.
Bu yıl, 2014 senesi içinde bağlı bulunduğum Balıkesir Şair ve Yazarlar Derneği ile 3. Kaz dağları Geleneksel Edebiyat Etkinliğimizi gerçekleştirmeyi düşünüyoruz.
Ayrıca önümüzdeki aylarda Yurdumuzda ve Dünyada aynı bizim gibi edebiyat meşalesini gururla taşıyan KİBATEK ile ortak bir projemizi masaya yatırdık. Her şey kısmet tabi…”
“Emine Hanım, sitenizde çok yakında bir yarışma daha duyurulacak. “Bir Dakikalık Öykü” ismindeki bu yarışmanın şartlarını okuyucularımıza şimdiden duyurmak istiyorum. Nasıl katılacaklar? Şartlar ve ödül nedir? Bir de örnek verebilir misiniz?
“Fısıltımız ne çabuk duyulmuş? Aslında, BİR DAKİKALIK ÖYKÜ adlı yarışma projemiz, henüz tasarı halindedir. Önümüzdeki günlerde duyurusunu yapacağız. Edebiyat Galerisi Net Yayın Yönetimi ile karar vereceğimiz bir yarışma olacak. Seçici Kurulumuz da aynı yönetimdeki kişiler ve ünlü Öykücümüz, Çocukların Masalcı Dedesi Muzaffer İzgü olmasını arzuladığımız yarışmanın asıl hedef kitlesi; Üniversite Gençliğidir. Böylece amacımız gençlere edebiyat dünyamıza çekmektir. Ama önce ufukta Urla ADD ve Mavi Bakış Dergisi ile ortaklaşa düzenleyeceğimiz Necati Cumalı Öykü Yarışması var. Ödüllerimiz; “Bilgisayar,Plaket ve Edebiyat Galerisi Net Yazarlarından oluşan Kitap Albümü, 19 Mayıs 2014 tarihinde Akçay Şiir Dinletisinde Ödüllerin Dağıtımı gerçekleşecek.”
“Şiir’den çok nesir ve makalelerinizle tanınan bir kalemsiniz. Oldukça üretken bir kaleminiz var. Bu ilhamın kaynağı nedir? Çok okumak mı? Çok düşünmek mi?”
“Çok okumak tabi ki… Okurken de düşünmek elbette… Ben her sabah erkenden kalkar günde 4–5 saat kitap okurum. Daha çok felsefi, tarihi kitapları özümserken özyaşamsal öyküleri de okuyorum. Tabi bu arada bellek şişince, kum saati gibi karşı belleğe akmak istiyor. Şurası bir gerçek ki, siz yazarların yürek özlerini damıttığınız sayfalarımızda ben okura görsellik katmak adına editörlüğünüzü gerçekleştirirken, duygularınızı duygudaşlık yoluyla şiir ve nesir yoluyla bende yürek özümü sağıyorum okurlara.”
“Siteniz kurallarına göre uzun süre aktif olmayanların da üyeliğine son veriliyor. Elbette haksızlığa mahal vermemek ve yazarı üretkenliğe teşvik amaçlı düşünülmüş güzel bir kural fakat ben yine de sormak istiyorum; bu kuralı niçin koyduğunuzu öğrenmek isteriz.”
“Nitelikli yazarları edebiyat dünyasına kazandırmak adına bir de yayınevleri ile antlaşmalarımız oldu. Bugüne kadar kitabı olmayan 48 yazarımızı kitabına kavuşturduk. Kitaplarına kavuşan yazarlarımız gerçek yaşamda yollarına bireysel olarak yol alınca nedense geride, bir zamanlar yol aldığı edebiyat kervanını, yazın dostlarını bırakıyor. Şimdi sorarım size, bir zamanlar saatlerce, haftalarca, günlerce sizin zamanınızı almış, emeklerinize yorum ve yazın yoluyla katık olmuş DOST diye gönlünüzde başköşeye koyduğunuz, o Vefa Duygusundan yoksun kişiler, nasıl taşır edebiyat meşalesini?
Bizler gönüllüyüz. Gönül kilerimizde posa değil emek ekiyoruz. Okur hak edeni okur zaten. Felsefemiz, “Varsan Varız” olmalı.
“Okuyucularımızla yazılarınızdan bir paragraf paylaşmak isteriz. Müsaade ederseniz… Henüz sizi hiç okumamış ya da okumaktan mutluluk duyanlar adınadır bu isteğim.”
“Tabi ki seve seve… Size son yazdığım; “Posta Kutumdaki O Yabancı Kimdi?” adlı yazımdan sanal dünyamızın duygu-yazın trafiğini betimlediğim –öykü- tadında bir paragraf alıntılayacağım:
***Zarfı açmalı mıydım, yoksa açmamalı mıydım? Belki ucundan şöyle ilk sözcükleri okuyup, onun “göründü” mesajını almamasını sağlardım. Bu düşünceyle ivecen parmaklarımın sabırsızlığına “dur” demek çok zordu ve genel zarfları tıkladım. Ancak dört sözcüğünü okuyabilmiştim. Okur okumaz, gözbebeklerim yerinden çıkacakmış gibi açılmıştı.
Hızla tıkladım “gecenin prensi” adlı kişinin zarfını.
Ah o da ne!
Tanrım olacak iş miydi şimdi!?***”
“Yaşadığınız şehrin güzelliklerinden bize biraz bahseder misiniz?”
“Ah, işte soruların en güzelinin resmini çizmemi istediniz. Nasıl anlatsam şehrimi? Aşığım ben buraya! Buraları gören gözler, sanki muhteşem bir tabloyu izliyor, doyamıyor güzelliğine. Tarihi ve doğasıyla dikkat çeken Balıkesir’in en nadide ilçelerinden biri olan Edremit’te yaşıyorum. Şanslıyım. Çünkü cennetteyim. ‘Yeşil ve mavinin olmadığı bir doğada mümkün değil yaşayamam,’ derdim hep. Belki de bu nedenledir ki, İstanbul özlemimi anılarımın çeyiz sandığına sakladım. Biliyorsunuz, mitolojik adı Olympos dağları, (Tanrılar Dağı) İda Dağı, şimdiki adı “Kaz dağları” efsanelerin yaşandığı bir yer.
Dünyanın ilk güzellik yarışması “Üç güzel” seçimi,(Afrodit-Hera-Artemis)Sarıkız, Hasan boğuldu öykülerini duymuşunuzdur.
Yöre halkı da geçimini turizm ve zeytincilikle sağlamakta...”
“Şairin kalemi de yüreği de durmaz biliyorum. Bu sıralar ne gibi çalışmalarınız var? Biraz ipucu alalım mı sizden?”
“GECENİN KOYNUNDAKİ ATEŞ BÖCEKLERİM adlı Aforizma alıntıladığım kitabımı ve EY AŞK BENİ GÜZEL HATIRLA adlı kitabımın son düzenlemeleri ile yoğunum.. ”
“Aforizmalarınızdan birkaç örnek isteyebilir miyiz?”
“Elbette…
“Dünlerimiz Bugünlerin Aynasıdır; Eğer Kirlenen Aynayı Silmezsek Yarınları Göremeyiz.”
Emine Pişiren
*
”Ayakkabı Eskidi” Diye Yola Devam Edilmez Mi?
Ayaklar Da Eskimedi Ya…”
Emine Pişiren
“Erkek, ne bir efedir ne de eşkıyadır.
Anlamasını bilirsen efe, aldırmazsan eşkıyanın ta kendisi olur.
Emine Pişiren
“Ne Yaptın Ki, Yoruldun Diyorsun: Düşünürken De Yorulmaz Mı İnsan?”
Emine Pişiren
*
Dudakla Kalbin Arasındaki Mesafeyi İyi Ayarlamak Gerekir…
Her İkisi De Farklı Söylemde Bulunur. Yürek ”Kal” Dudak ”Git” Der.
Emine Pişiren
*
Vefa Sevginin Neferidir.
Emine pişiren.
*
“Çirkinliğini Yansıtan Aynan Olamam
Uzak Dur Benden!”
Emine pişiren.
*
Sen Bir Sarmaşıksın…
Bense Bir Ağaç…
Varlığını Taşımaktan Yoruldum.
Çek Dallarını Üzerimden…
Emine Pişiren
*
Sevginin ve Sabrın Olduğu Bir Yürekte, Hoşgörü İkram Edilir.”
E.Pişiren
“Kesinlikle okunmasını tavsiye ettiğiniz üç yazar ve kitap ismini sorsam acaba seçimde zorlanır mısınız?”
“Yayınlanmış bir kitabınız ve basıma hazır eserleriniz var. Bunlar hakkında bilgi alabilir miyiz?”
“Başarılı insanların dostları kadar sevmeyenleri de olduğu fikrine nasıl bakıyorsunuz? Sizce doğru mu?”
“Çok doğru. Oldukça da bu konuda duygusal travmalar yaşamadım desem gerçeği itiraf etmemiş olurum. Ne zaman bir hayal kırıklığı yaşasam, ne zaman ihanetin kamçısını sırtımda hissetmiş olsam aklıma Gandi’nin; “Dünyada iki tür insan vardır: Biri iş yapan, diğeri yapılan işle övünendir. Sen birinci grupta yer al, böylece daha az rakibin olacaktır.” Tinime ivme kazandıran sözleri gelirdi. İşte o anda doğrulur, derin bir soluk alır; “Bu da geçecek Emine yola devam, “ der ardıma atardım ihanet, kıskançlık, çekememezlik, vs… yüreğimi acıtacak her ne varsa…
“Ailenizin edebiyata olan desteğini az çok biliyoruz. Oğlunuz Tunç Bey, size oldukça destek olan bir isim. Edebiyat alanında aile desteği ne kadar önemlidir diye sorsam neler söylersiniz?”
“Tunç çok mantıklı bir genç. Üçüncü üniversitesini okuyor. O aynı zamanda Edebiyat Portalımızın teknik sorumlusu. Eşim, yazılarımı ilk okuduğum insan. Sıkı bir eleştirmendir. Her ikisi de mükemmel eleştiri oklarını çekinmeden yüzüme atabilecek iki isimdir. Ailem beni daha iyiye yönlendiriyor.”
“Antolojiler yazarların seslerini daha fazla duyuruyor diyenler oluyor. Siz hiçbir antolojide yer almadınız. Acaba şiir antolojileri beklenenin üzerinde bir kesime ulaşıyor mu?”
“Antolojilerin bireye ve topluma faydası tabi ki vardır. Ama her ortaya “ben şairim “ diye çıkan şiirleri basmak şiire bence haksızlık, ket vurmadır. Baskıdan almış olduğum şiir kitabıma geri dönüşlerimde ne çok yazım hatalarının, dizeleri yoran yinelenen fazla sözcüklerin olduğunu fark ettiğimde, “iyi ki bastırmamışım” diye düşünüyorum.
Antolojiler de rasgele basılmamalı. Seçici ve akademik yayın kurulu nitelikli kalemleri bir arada yayınlamalı, diye düşünürüm.
Bu nedenledir ki, hiçbir antolojide yer almak istemedim. Seçiciyim bu konuda.”
“Hem iş hem de yazarlığınızdan dolayı çevreniz seçkin ve elit insanlardan oluşuyor. Çok çevresi olan bir yazar daha az üretebiliyor fikrindeyim. Bu çevrenin size olumlu yanları ve olumsuz yanları oluyor mu? İnsanları size karşı affedilmez hataları olduğunda affetme konusunda hangi aşamadasınız?”
“Söyleşimize zaman ayırdığınız için çok teşekkür ediyor, başarılarınızın her daim katlanarak devam etmesini diliyorum."
“Bu anlamlı söyleşi ile bana zaman ayırdığınız, ilgilendiğiniz için asıl ben size ve okuyucularınıza çok teşekkür ederim. Sizin de başarılarınız daim olsun Sevgili Fatma Çetin Kabadayı. Sevgi yüreğinizden eksik olmasın.”