Bir eğitim öğretim yılını daha bitirdik, bitirdik mi öyle mi gösterdik bilemiyorum.
Uzaktan eğitim süreci, başlarda durumun ciddiyetini anlayamasak da gün geçtikçe eğitim gönüllülerini gerçekten üzdü. Milli Eğitim Bakanımız Ziya SELÇUK, hem öğretmenleri hem öğrencileri düşünüp hareket ederek eğitimin aksamaması için gece gündüz çalıştı. Gayretine hayran olmamak imkansızdı. Olabilecek olanın en iyisini yaptığına eğitim camiasındaki herkes inandı. Uzaktan Eğitim sürecinde amacını bilen çocuklar asla pes etmeden sonuna kadar savaştı, mücadele etti ama orta seviyeli öğrenciler için aynı şeyleri söylemek ne yazık ki mümkün değil. Öğretmenini yüz yüze eğitim ortamındaki gibi canlı canlı göremeyen çocuk yaptığı ve dinlediği derslerden zevk almamaya günden güne her şeyi boşlamaya başladı. Anneler zorlandı, babalar oluruna bıraktı.
Önceleri saatini kurup EBA TV'de dersini dinlemek için uyanan çocuk geç yatıp geç kalkmaya, erken kalkmaktansa tekrarını izlemeye karar verdikten sonra bir yerden sonra onu da bıraktı. Birinci sınıf öğrencilerinin okuma yazmayı unutmaması için büyük çabalar sarf edildi ama zamanla onların da diğerleri gibi ilgi alanları daha çok elektronik aletlere kaydı. "Nasıl olsa sınıfı geçiyorum," rahatlığı da çökünce eğitim uzaktan imkânsızlaştı. EBA, EBA TV, kitaplar, defterler, canlı dersler yabancılaştı. Erken girilmiş bir tatil olarak algılandı. Hele sınava hazırlananlar, boşluğa düştü. Her an soru sorabileceği öğretmenlerini ara sıra ekranda sınırlı saatlerde görmek onları umutsuzluğa düşürdü. Öğretmenler için ise çok daha zor bir dönemdi. Birçok öğretmenimizin kendini yeniden keşfettiği, yetenek ve çabalarıyla takdir topladığı ama okul eğitiminden daha da zor olan günler yaşandı. Onların tatilde olduğu sanılsa da hiç biri umursamaz bir gün geçirmedi, uzaktan eğitime devam etti ve her an açılabileceği umuduyla hep tetikteydi. Elbette bunlar için de "Canıma minnet" diyerek elinden geldiğini yaptığını düşünenler de olmuştur.
Okul öncesinde ise durum daha da zor oldu. Suluğundan boyasına özel eşyaları okulda kalan çocuk ne öğretmenine dokunabildi ne de arkadaşlarıyla el ele tutuşup oyunlar oynayabildi. Evet, öğretmenler evlerinde çektikleri masal videolarını gönderdi, evde yapılabilecek deneyleri, sanat etkinliklerini, matematik çalışmalarını veliyle işbirliği içinde yürüttü. Bunlar sadece bağlantıyı koparmamak, iletişimi devam ettirmek adına, eğitimin sürekliliği içindi. Kimi yaptı, kimi umursamadı. Kiminin evinde zaten o malzemeden de yoktu. Fakat şu bir gerçek ki okul öncesi çocuğu öğretmenlerini, okulunu, boyalarını, hamurlarını, şarkılı oyunlarını, arkadaşlarıyla yer kavgalarını çok özledi. Görüntülü konuşma asla sarılarak “canım öğretmenim” demenin yerini tutmadı.
Uzun süren günlerin nihayetinde haziran ayına girdiğimiz bugünlerde karneler yine e-okul sistemi üzerinden doldu. Virüs tedbirleri nedeniyle öğrenciler karnelerini de sistemden görebilecek. Karne heyecanı yaşanmayacak, öğretmenin eli öpülemeyecek, vedalaşılamayacak, hatıra fotoğrafları çerçevelere konulamayacak, bazıları mezun olduğunu öğrenecek ama arkadaşlarıyla birlikte sevinemeyecek.
Ben de bir okul öncesi idarecisi olarak kararsız kaldım bu süreçte. Karne verilmeyecek dendi. Önceki dönemlerde bizde karne yerine geçen “Gelişim Raporları” öğretmen tarafından süslenir, dosyalanır, karne hediyeleri ile birlikte bir şölen havasında verilirdi. Dokunup sevinebileceği, eskisi kadar süslü karne dosyası içinde olmasa da hatıra olarak saklayabileceği raporlarını çıkarıp masamın üzerine hazırladım. İmzalasam mı imzalamadan mı verilse diye halen düşünüyorum. Onlara iğne ucu kadar zarar vermemek adına bu ay içinde teslim edemeyeceğiz ama neden eylülde olmasın diye düşündüm. Kimi birinci sınıfa başlayacak kimi de ben daha çok küçüğüm diyerek yeniden gelecek. Ama bu zorlu süreçte öğretmenlerinin kendilerine yazdığı o duygusal cümleleri büyüdüğünde okuyup hatırlaması gerekmez mi?
Velhasıl, bu yılki karneler, gelişim raporları buruk bir duygu bırakacak bize. Okul, öğrenci olmadığında soğuk bir binadan ibaret oluyor.
Bu süreçte bizleri yalnız bırakmayan, çocuğunun eğitimi için okul öncesi öğretmeni rolünü de üstlenen velilerimize gönülden teşekkür ediyorum. Çocuklarımızın bir daha böyle bir sorunla karşılaşmaması dileğiyle, hepsini tebrik ediyor, gözlerinden öpüyorum. Eğitim yaşamlarında hepsine ayrı ayrı başarılar diliyorum.