DONDUK,
ÇÖZDÜLER DİŞ DİŞ
Alıp sattığımız şey eşya değil düşünce;
Her yeni gün başında duymadan azıcık ar
Aldık, sattık ve kandık; ederimiz düşünce
Dönüştük ani hızla olduk müflis bir tüccar
Kalmadı şaşaamız, ne itibar ne de şan
Kapandık iki büklüm yerlere per-perişan
Acıyla gözlemledik; yine terseydi gidiş
Acıyla gözlemledik; donduk, çözdüler diş diş
Acıyla gözlemledik; mana edilmiş iğdiş
Acıyla gözlemledik; aldatmakmış büyük iş...
İşte geldik o güne; bayram tavında şölen
İşte geldik düğüne; oynar oyunu bölen
Nedense bir şey bilmez çekilmeyen aradan
Dağ bizim, otağ bizim; hem ölü hem sağ bizim
Mayamızda saklıdır bir kırılmaz bağ bizim
Milenyumla başlayan bu yepyeni çağ bizim
Şükür ihsan eylemiş ta ezelden Yaradan
***
Biz dünü dünürlere boş yere hibe ettik
Bugünse arar olduk; “pişmanız” diye diye
Hürlüğün kıymetini bilmeden geçip gittik
Her bir şeyi ellere sanki ettik hediye
Geçmişten ders almadan bakmadan öksüzlere
Maziyi hiçe saydık öykünüp köksüzlere
Sanki bizi sihirle sakladılar bir feste
Sanki bizi sihirle taş ettiler Efes’te
Sanki bizi sihirle toplayıp deste deste
Sanki bizi sihirle hapsettiler kafeste
İşte şimdi salınmış dışarıya tırnaklı
İşte şimdi bağlamış mahkûm etmişler aklı
Aklı başa alarak dönüp şöyle demedik;
Dal bizim ağaçlarda; tarih kokan hol bizim
Kol bizim akarsuda; dolambaçlı yol bizim
Mazluma tokat atan eli kıran kol bizim
Biz ki aç kaldık ama bir kez haram yemedik
Birliği bozmak için oyun üstüne oyun
Kuranlara diyorum; “şapkayı öne koyun…”
Yakan şimşek aniden başınıza çakanda
Düşüp de boğulurken akıttığınız kanda
İçip içip esritin …. Zevke, sefaya doyun
Dediler ki; aksın hep sular içinde Melen;
Dediler ki tez gelsin antik zamandan Helen…
(13.05.2013
/ Elazığ)
Güneri
Yıldız