SEMANTİĞİN SAPTIĞI AN...
-a-
Ajite edilen duygulardır bizlere
Perdelenip yıllar yılı
Ağlamaklı duygular eşliğinde hesapsızca sunulan
Sonrasında v a r g ü c ü y l e sinelerde
Nefret doğuran bugün…
İnsanlarda kin ölçekli sözlerle bakışları başka yere
Odaklatıp gerçeklerin üstünden üç beş adım atlatıp
Putlaşan ego mudur yoksa…, sonu hep bilinmeyen
Düşün dehlizlerinde beyinleri uyutup ayakları kaydıran
Yıllar yılı sayılı
-b-
Aristokrat zevklerdir tiksintimin tavan yaptığı an
Dil üstüne dil bindiren kozmo-kültür kaydırağı
İlkel, kaba dürtülerle cömertçe dağıtılan
Miraslarla azıtır yola çıkınca insan
Yoldan çıkar, başlar yerde…, yürür öylece insan
Soy kütüğü üzerine yazılanlar karma belki
Üç önceki büyüklerden belki dört...,
Belki de beş…, gele gele melezleşmiş kan sulanmış
Kan –çeşitli- beyne yollar (sonsuz) sancı…
Bu süreçte eylemsiz teoriler buyurganı
Algı dışı, us ötesi... bakışlarsa yabancı
İçimizde dışımızda tepemizde... tepinir
O her yerde: hem hazar hem seferde
Dil mantığı gelişkin
Eski yapıya ilişkin
Ürettiği türetilmiş söz baskınlı görüşlerdir
Semantiğin saptığı an...
-c-
Anne mutedil, mütedeyyin; barışsever…
Azcık kâhin
Bey-gücüyle, soyaçekim davranışlar başat öğe
Günde, süzgün konukların karşısında
Baba tersi- asaleti taş devrinden devşirmeymiş
Tam bir şahin...
Aslında etkisiz öğe
Kanat çırpar gibi göğe
Pır diye uçuverdi…
Anka değil; Kaf da yoktu
Ve masal da…
-d-
Damla mıdır damdan bize yağmurun ulaşması
Azlığın azdırdığı; yaşamın yazdırdığı
Yakındır yakanların yakaya bulaşması…
Bu işaret değil midir? İnsan tabulaşması…
Zordur amma anlamayız bu gidişle gelmez refah
Mukadderdir pek yakında olmamız tepe-takla
Ve ruhların çift iğdişle gerçeğe ulaşması…
Hayalim yol alamadı eski moda yapısıyla
İlerlerken devrildi yeniyetme otobanda
Dimağ alışık zevklerin en ince en latifine
Doyuma da ulaşmış, yürürken dahi estetik
Hareketler yansıtıyor görenleri cezbeden
Bulutlarda uyutan...
Ve bir kör nişancı gelmiş silah tutar üstüme
Düştü düşecek tetik
Ben… işte çok zamandır uzuvları körelen
Yapay savaşçılara
On ikiye bölümlenmiş, dikilmiş bir hedefim
Yaşıyorum yabanda
***
“Kaside-i ab” mı, desem; bazı bazı “Harnâme”
Ya okuyup ya duyduğum tanımsız haz üfleyen
Bir süreçten geçiyorum aldırmadan eksi dolu karneme
Gidiyorum ağır aksak, ciğerde nefes bitik…
***
-e-
Kent algım zayıflamış köy görüyorum baktığımda
Bütün yerleşkeleri, toslarken bakışlarım evvela varoşlara
Uzak belki ondan böyle fludur yansımalar
Soluk bütün simalar
Ya da bitmiş haberim yok, bakış sürem
Kalmamış cebimde keş
İç dürtüyle her şeyi ben görüyorum keşmekeş
(01.01.2014 /Elazığ)
Güneri Yıldız