DERİN DERYALARA DALDIN; OLDU MU?
Yaşına, başına bakmadan koşup
Derin deryalara daldın; oldu mu?
Ömürde bir defa dağları aşıp
Düzlere inerek yere dalmadan
Azmini bırakıp geri kalmadan
Koşturup son sürat zaman çalmadan
Bilmediğin elde kaldın; oldu mu?
Ne güzel bağlıydı atın kenarda
Ekmeğin pişerdi tandırda, narda
Ve şükrün bitmezdi onlarca zorda
Kanaat ederek yazlar, kışlardın
İyiyi, güzeli hep alkışlardın
Kalbine rengarenk gül nakışlardın
Kolayı bulup da aldın; oldu mu?
Her birey nasılsa düşer bir defa
Her gönül ister ki sürsün hep sefa
Mücrim uğrayamaz severken affa
Dönüştün kapkara taşa dağlarda
Kazık çaktığında şer otağlarda
Büyü revaçtayken eski çağlarda
Aşkı oyun sandın; işte usandın
Kendini yenilmez, yutulmaz sandın
Nedense kendini hiçlikle andın
Bir tutam bulutla göklerde yüzüp
Elinde bıçağın, derini yüzüp
Göksel eleklerde gerçeği süzüp
Ey aklı kiraya veren âdem, sen
Söz tutmadın, yandın; hep de bu dem sen
Haram şurupları içtin madem sen
Aldırmadın neden örfe, âdete
Yılları sayarak döktün adete
Nihayet yoruldun geçtin avdete
Ve nihayet geldi hayatın sonu
Gidiyorsun buruk, düşünüp onu
Köhnemiş bir hana astın ikonu
Ardında kalanı, ektiklerini
Yaşarken andın mı çektiklerini
Görmeden doğaya diktiklerini
İki tel saçını yoldun; oldu mu?