Yılları birbiri ardına ekleyip aşkımızın kulesini örüyorum, yüreğimde şiirler

Sevinç ve mutluluk hüzzam bir tasa, bizi birbirimize sürükler bir gül gelgitler

Seni sevmek ilahi bir yasa, ömrümün her anı hüzün olsa da, bir bakışın yeter

Ruhumdaki en devasa şölensin sen, doğduğun gündür aşk, şahit olsun seneler

 

O kırpık bakışlarıyla henüz doğmamış şafak gülüşü...

Soylu bir kısrak gibi çiğneyen, kar altında üşüyen zambakları...

 

Su sele dönüşmeden daha, ip olup buza dönüşür ya hani!...

Cehennemin öte yakasına cennet kurar bir kadın,  şiir dokunuşlarıyla, örselenir ya hani!!

 

Ki... Kedere ölçeklenmiş bilmeceler sunağında iki ayrı yerde, iki ayrı kafeste acır ya iki yürek hani!..

 

Sanma... Göz yer arar ölmeye, kusar içindeki irini dil, sığınır bir masal büyüsüne kimi, hiddetle ve en çok da sevgiyle.../

Kölesi oluruz günlerin ve görmediğimiz iki çift bakışa yanar da yanar iken sebepsiz öfkelerimiz...

 

Savruluruz ayrı yönlere ya hani... İş, güç, yaşam meselesi, biraz felsefe ve siyaset kazanıdır kaynayan penceresiz yüreklerde  o aşk dedikleri bilmece...

 

O aşınmış ırmaklar tuzdan arınıp denizlere ulaştığında ve rüzgar özünü savurup yine tuza dönüştüğünde, ilençli bir yağmur şıpırtısı olur ya hani özlem...

Tutunur ansızın eteğimize aşk, geçirir yorgun ve argın yüreğimize hüzünlü pençesini..../

 

O yoksul bekleyiş peronlarında, o aşk acılı masalarda ve o devrilmiş gün artığı istasyonlarda hangimiz daha çok özleme sarılıp, hangimiz durdurulamayan saatlerin memesine daha hoyrat yapıştık!!!  Diyerek karşılamıştım sözlerini.

 

Biz birbirimizi sevdikçe arsız bir yongayla acıtan yüreklerimizi her sıvazladığımızda kan tükürmedik mi yerlere!!. Gökyüzünü ellerimizle siper edip, andımız gibi göğsümüzde çakılı duran aşk kitabesine her uzandığımızda vurulmadık mı kalleş mermilerle!!!

 

Seninle o yokluk mevsimlerini her aşmaya çalıştığımızda çetrefilli çitlere dolanışımız da bundandı işte. Köşe bucak sürgünlere gönderildiğimiz ve kimi adımızı bile unuttuğumuz o anlardı adına özlem dediğimiz, uğruna gece gündüz ölümlere gittiğimiz!!!

 

Hiç bir şeyin arkasına bakmadan, umutlar çalıp ruhumuzun karalarına aydınlık bir gün dilemekti tek isteğimiz hayattan. Aşk adına günaydınlar dileyip, gönlünün kıyılarında herkese gülücükler dağıtmak vaktidir şimdi, sonsuz bir var oluşa aşk taşımak için!!!

 

Yalnız sana derlenmiş sözleri yüreğimin bohçalarına tıkarak, umut ve düş gezegenlerine bir bilet kestirerek mutluluk havarilerinin gittiğimiz bütün yerlerde cirit attığı bir süreçte var olmak, bu hayal ötesi şeyleri yaşamak için ardımızdaki tüm engelleri bir süreliğine de olsa bizsiz bırakmak için!!!

 

Ne çok özlemiz birbirimiz için aslında. Tüm gerçeğimiz bile istisna. En önce de dediğim gibi, 'Kimsin, kiminsin' nerelisin ve nasıl bir ruh haliylesin!' den çok 'Nasıl bir kadınsın, aşka ve tutkuya bakışın, bu uğurda ruhuma katacağın değerler ve belki de birbirimizi olduğu gibi, olabildiğince yaşamak adına yine birbirimizin içinde ayıpsız ve aşikâre taşıyabilmek için ve hatta birbirimizi ebediyete dek saklamak için!!!

 

Sana bir şeyler karalamanın hazzı inanılmaz bende. Yazacağım hiçbir şey çok özel olsun istemiyorum. Yani yazdığım her cümle özelden öte, sadece sana ve yüreğine mihenk taşı gibi otursun ve sen bunun mutluluğunu her satırda, her sözde taşı istiyorum. Sorularla beni bunaltmadan, sorgularla bu seviyi yıkmadan, yakmadan ve hep birbirimiz için nefes alan insanlar olmak için!!!

 

Evet. Sana bir şeyler yazmanın hazzı bu. Peşimdeki aşkları atlatıp, 'yani bir kez bile sarma şansımın olmadığı aşkları, sevgileri, hayranlıkları' atlatıp sana 'Bir tanem' diyebilmek. Canım, ruhum, her şeyim derken titremek, sana acıkmak, özlemini kucaklamak ve sonra yine bir an düşünüp yine aşka ve aşkına susmak!!!

 

Ne kadar öpsem, ne kadar dudağının kıvrımlarını resmetsem doymayacağım ve bitiremeyeceğim bir resimce/Acılarını, özlemlerini ve hasretini bir çırpıda ayaklarına seremeyeceğim o düş gezegeninde/Seni sarmak aşkla, sevgiyle ve 'özlemişim' diyen mırıltılı nefesinle...

 

Mutluluğun ve hayatın serpintileriyle sözcükler birbirine karışır, istif yaşanmışlıkların devrik masalarında iki el birbirine uzanır, suskular dilini bulur ve o vakitsiz yağmurların çığlık geçişlerinde an sevme hakkını kullandığımız devasa bir meridyen olur...

 

Bilmelisin ki yar; yorulsam da seni sevmelerden, yüreğimin alev kütlelerinden saçılsa da etrafa çıngılarım, ben ömrüm boyunca bir tek seni arayacağım. Kanasa da yolunu beklemekten gözlerim, yansa da özleminle şu yüreğim o vücudumu çepeçevre saran sevilerinin ihtişamıyla sevginin mührünü kimselere vermeyeceğim. Sularım kurusa da bekleyişlerle, morarsa dudaklarım özleyişlerle ve tükense sözlerim çaresizlikle, seni sevmekten vaz geçmeyeceğim.

 

Selahattin YETGİN

 

( Doğduğun Gündür Aşk başlıklı yazı S. Yetgin tarafından 1.12.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu