1
Kar çiçekleri açar Sarıkamış’ta.
Kimse bilmez onları.
Tanımaz kimse o kar çiçeklerini. Irak cephesinden gelip kısa
kollu, çarıklı, aç ve zayıf bir şekilde
Allahuekber Dağlarında şehit verdiğimiz askerlerimizdir karçiçekleri. Kefenleri
kar olmuştur talkınları rüzgâr…
Bugün eldiven takarken onları düşünün ve dua edin!
Kaşkolünüzü sararken onları hatırlayın. Parkanızı giyerken onları sarının.
Botunuzu giyerken Sarıkamış’ın soğuğunda çarıklı şehidimizi anın. Çorabınızı çekerken... Sobanın karşısında
ısınırken iyi düşünün. Kaloriferiniz varsa onlar adına da ısının. Akledin her
dakika, cepe girmeyin bir dakika dua edin, faceye bakmayın bir dakika onları
hayal edin.
Gözyaşlarıdır Mehmedimin her bir buz parçası. Aslan parçasının incileridir. Binlerce on binlerce açar zemheride. Kar çiçekleridir yurdumun onlar. Bembeyazdırlar, salkım saçaktırlar. Doksan bin şehidin temsilidir kar çiçekleri, zemheride, ayazda… Başı dik ve bir o kadar yiğit, mağrur ve bir o kadar nazik, hassas ve kırılgandırlar. Bazen susmak icap eder tefekkür edebilmek için ecdadı. İdrak edebilmek için onları. Teşekkür edebilmek için.
Ülkeme bakıyorum utanıyorum bugün, maziye nasıl bakacağız
Allah aşkına? Ders almamız gerekmez mi? Utanmamız icap etmez mi
yaptıklarımızdan ettiklerimizden dolayı? Ar etmemiz lüzum eder bugün! Hayâdan
nasiplenmemiz lazım. Onlar çarıkla, aç karınla, sırtları açık, vatan aşkıyla
yürüdüler ölümün üzerine. Halimize bakıyorum yerin dibine giriyorum. Ne yaptık
kutsal emaneti? Ne hale getirdik insanımızı?
Sarıkamış faciası… Can yakası, yürek yırtası… Allahuekber
Dağları yürekleri dağlar. Analar, yavuklular, bebeler kan ağlar. Plansızlık ve
kendi durumunu bilmezlikten dolayı 90 bin şehit verdik orada. Son asırda
yaşadığımız en büyük faciadır. 1939 Erzincan depreminde kaybımız yaklaşık 30
bin kişi… 17 Ağustos 1999 felaketinde kaybımız yaklaşık 20 bin kişi... Terör
örgütünün son 20 yılda katlettiği vatandaş ve er sayımız yine yaklaşık 30 bin
kişi… Hepsini toplarsanız 80 bin ediyor. Oysa Sarıkamış’ta bir gecede donarak
şehit olan askerlerimiz 90 bin kişiydi. Mehmet Akif Ersoy’un bu faciaya dair
gözyaşlarıyla yazdığı dizeler şöyledir:
'' Gitme ey yolcu
beraber oturup ağlaşalım,
Elemim bir yüreğin
payı değil, paylaşalım.
Karşımda vatan namına
bir kabristan yatıyor! ''
Çarıklıdır ayakları bu yüzden yarıklıdır etleri… Dikenlidir, kanlıdır. Gündüz başlayan yürüyüş çarıklarını yumuşatır. Gündüz ıslanıp yumuşayan bu çarıklar gece donar ve bir mengene gibi ayakları sıkar. Adım dahi atamaz hale getirir, kanatır, sancıtır. Mehmetçik olduğu yerde zıplar, atlar, kendini karların içine vurur ve ayaktan başlayan donma yavaş yavaş tüm vücuda yayılır. “Düşeni kaldırmamak için emir vardır.” Zaten kimsede de kimseyi kaldıracak güç kalmamıştır. Neferler ordunun işaret taşları gibi yollara dizilirler. Kimi çömelmiş, kimi oturmuş, kimi yuvarlanmış, kimi bir ağacın gövdesine dayanmış kardan heykellere dönüşürler. Hepsi hakka yürür. Kar yağdı mı yüreğim burkulur hep! İçim üşür, içim donar! Attığım adıma dikkat ederim, onları hatırlarım, ağlarım. Sizlere çok şey borçluyuz ve sizler için hiçbir şey yapmıyoruz bugün.
90.000 şehit bir gecede. Tek kurşun atmadan. O yıl kurtlar
insan etine doymuş diyorlar. Birçok cesedin gözlerini kuşlar oymuş diye
anlatıyorlar. Bugün Moskova’daki askeri müzede sergilenen bir Rus komutanın
satırları aslında her şeyi ifade etmektedir. "Allahuekber Dağları’ndaki Türk müfrezesini esir alamadım. Bizden
çok evvel Allah’larına teslim olmuşlardı." Her vatan evladı unutmasın
bunu. Kolay almadık biz bu toprağı. Hiç de kolay olmadı, hiç de ucuz olmadı.
Buzdan adamlar ormanı… 90 bin Mehmetçik silah sıkmadan
donarak ölmüştür. Sabah kalk borusu çalar ama kimse kalkamaz. Hepsi donarak
vatan uğruna can vermiştir. Yüreğiniz yırtılmaz mı şimdi?
Kısa kolluydular, incecikti giysileri. Ayakları çarıklıydı.
Karınları açtı. Ama yürekleri Allahuekber gibiydi, ruhları…
Bu vatan size minnettar.
Ruhunuz şad olsun.