Susmuş teni,
Pusmuş cemali,
Paslanmış arımı soran hayat,
Aşkın sırat köprüsünde topal şarap gibiyim.
Geçtiğin köprünün,
Çektiğin örtünün altındadır hüzün sandığım.
Gönül yarası çoktan kapıldı gitti akıntıda,
Merhem oldu her damlası bağrımı deldiğim of tadında.
Şimdinin şanlı mumunda sevinç düşmek varken hayal
tadında,
Nedir ki sebeb çıkageldin türkü tadında oturdun omzuma
verdiğin dertle.
Saçların sarıya gözlerin maviye,
Rüyan ömrüme hazan dediğim günlere midir gelişin,
Yoksa tükenecek söz mü vardı hesabı mızrapa miras kalan.
Ey hayat !
Sigara tadında kaynar kalp dediğin,
Duygusu musalla taşında fatiha bekler,
Yoksa maralın keşkeleri üzerime ekmek midir.
Yücesinden yaktığım ateşin közüyüm,
Küllerinden medetsizim içten hıçkırıklarımla.
Ölmek mi
Dersin yoksa iklimlerde,
Oysa gelmiş çoktan baharlar,
Geçmiş yazlar alnımın ortasından bilmez misin.
BULENT KAYA
18/01/2014/İSTANBUL