Kuvvetli bir hükümdardı Hoang Ti,
Çin'in ilk imparatoru. Anibal'ın çağdaşı hani. 6 krallığı yok edip beylikler
sistemi sona erdiren hükümdar. Çin seddini inşa ettiren büyük Hoang Ti...
Hoang Ti bir gün en
gözde kâhinini çağırdı ve ona şöyle dedi:
- İşte kahin! Yaptıklarımı biliyorsun.
Ülkeyi nerden nereye getirdim. Bölünmüştük-birleştirdim,
küçülmüştük-büyülttüm, sınırlarımız boyunca koca duvarlar ördürdüm,
topraklarımızı güvence altına aldım. Bunca felaketten sonra geleceğimiz daha
da parlak olacak. Ama geçmiş..Olduğu yerde duruyor. O kötü hatıralar, Çin'in
o lanetli geçmişi... Korkarım ki, parlak bir geleceğe yürürken lekeli
geçmişimiz tökezletecek bizi. Söyle kâhin geçmişi nasıl yok edebiliriz?
Kâhin bir an düşündü ve ardından cevap
verdi:
"-Yüce hükümdarım, Çin’in
bütün geçmişi tek bir kelimedir. O kelimeyi yok etmedikçe geçmişi yok
edemezsiniz ve o kelime kitaplarda saklıdır"
Bunun üzerine Hoang Ti ülkedeki
bütün kitapların yakılmasını emretti. Yakılan kitapların külleri, bir baştan
bir başa imparatorluk topraklarının semalarında uçuştu aylar aylar boyunca
toz kanatlı kelebekler gibi. Bir gece yarısı Hoang Ti'ye geçmişe ait son
hatıranında yok edildiği müjdelendiğinde; kâhini tekrar çağırdı:
- Çin'in bütün geçmişi tek bir
kelimeydi öyle mi sevgili kâhin? " dedi. " İşte nihayet ben, o
kelimeyi kazıyıp attım bu ülkeden."
Kâhin: - Hayır hükümdarım"
dedi. "Kelime hala yaşıyor."
Kâhinin bu sözleri Çin topraklarının
tekrar yangın yerine dönmesi demekti. Hoang Ti yine ferman üstüne ferman
çıkarttı ve gökyüzü yakılan kitapların külleriyle tekrar griye boyandı birkez
daha. Ama Hoang Ti beklediği müjdeyi bir türlü alamadı. Kâhin her seferinde
aynı şeyi söylüyordu, kelime hala yaşıyor! Ve bu böyle sürüp gitti.
Aradan yıllar geçti. İmparator Hoang
Ti ölüm döşeğindeydi artık. Yakılmadık tek bir kitap, yıkılmadık tek bir
kütüphane, yırtılmadık tek bir sayfa kalmamıştı koca ülkede.
En gözde kâhinini bir kez daha huzuruna
çağırdı imparator: - Biliyorum" dedi iniltili bir sesle. "Müjdeli
bir haber vermeyeceksin bana, biliyorum.Geçmişi yok edemedim. O melun kelime
hala yaşıyor ama nasıl?
Bu muammaya verebileceği bir cevabı yoktu
Kâhinin. Boynunu kederle büktü ve sustu öylece. Ve Hoang Ti yeniden sordu.
Tekrar ve tekrar sayıklar gibi. Nasıl? Nasıl.? Nasıl..? Ertesi sabah ruhunu
teslim ederken Hoang Ti'nin ağzından dökülen son fısıltı da aynıydı. NASIL?
Çin geleneklerine göre bir
imparator öldüğünde cesedi soylu rahipler tarafından mumyalanır. Derler ki,
rahiplerin en genci mumyalama sırasında Hoang Ti'nin sırtında bir leke gördü.
İmparatorun sırtına dövme gibi kazınmış bu leke bir kelimeydi..Uğruna bütün
kitapların yakıldığı o kelime. Çin'in bütün geçmişini içinde saklayan kelime.
Rahiplerin en genci kelimeyi tanıdı, ezberledi ve çoğalttı.
Konfüçyüs'tü bu rahip. Hani, "Geçmiş asla
silinmez!" sözüyle şöhret bulmuş kâhin…
"FA"