“Aynazsız bir güne uyanıyor bahar;
Ne kuşlar saçını tarıyor/ne kelebekler mutlu…”
Söyle ki!
Baht denilen kalelerin önünde
Yanılmalar olsun/
Yoksa içime sığmaz bu acı
Sevdasız iklimlerin kızı
Bahtsız saram/
Rozam…
Bu mektuplarım;
Çölsüz zamanlara gebe
Niyet okuma değil/
Bunu bil…
Sözlerinle verdiğini
Gözlerine aktarmak
Bir yağmur çisesinde
Doymak toprağa/
Hani yaz çığlıkları
Üstünü kurutur ya acının
Ve fesleğenler kokular sözleri
Çabam ayrı umutların gebesinde
Bir eylemek zamanı…
Zavallı yanımda
Yeşillenen aşkın
Kuru gürültü değil
Bu saçlar yürekte ağardı
Gelip gidememenin hüznü
Tutam/tutam yoldum iç açılarını
Sevdanın…
Gelme eylül!
Bu kez gazeller sarı
Ufak yaramazlıklar yok
Kahve fincanları dönük
Kırık sandalye çürük
Ağır gelir kuzum
Son kez öpüşlerin ziyası
Üstüne tutturulmuş
Kalp yarıkları
Ellerim gün karası
Emek teri alnım
Saçların kokar
İklimimde…
Gidiyorum!
Son kez bakışların
Demlense tadımda
Buruk bir çay tadında
Üflerken/
Nefesin nefesime…