Kıvılcımlı sevdalar
Çekiyor bakışları
yokluktan varlık damıtarak...
Vuruyor aşkın saati
kim bilir kaçı?
Tükeniyor savurgan ayaklar.
Kement atıyor
değişken adımlara karşı...
Çalıyor avam yalnızlık şarkısı
kıvançlı bakışlarında bir rahibenin.
Tutuyorum hayalini kollarından
çekiyorum aşağılara doğru.
Boş bakışların biriktiği yerde
düş’engiz Kraliçesi...
Yıkım tümcesinde bahçem
–- sevmek istisna --
Rüzgara sözüm var sessizlik biraz.
Fırtınanın çığlıklarında bir dalga uyuyor önümde...
Nasıl da kolay verilir ayrılıklarda
karar verme cesareti...
Keşke öğretilseydi
Vedaların sevgiyi
kolay bitiremeyeceği...
Nar çiçeği gülüşler
dağ başı olabilseydi keşke...
Birbirimizin gök yüzünü
çalmazdık belki de...
Baldıran kökünden
özümleyip acıları
Kenger sakızı gibi
salar mıydık yüreklere...
Giyinir miydi kalemler isyanı
aşk sürer miydi
günahkarlar şehrinde...
Kırıp ön yargılar testisini
sever miydik birbirimizi...
Takılır mıydı dudağımın kırışık faslına
soluk bir gülüş.
Kirli sorular çırpınır mıydı sularımda...
Ve düşünür müydüm yeniden;
Düşsem ana rahmine cenin olsam
doğsam varlığına yeniden...
Kulağıma okusalar üç defa ’’ Ezan_ı Muhammedi’’
sen+sen+sen =SEN diye...
*********************************
Ve
Yazarken ellerim acısa da;
Her sonbahar bir umuttur aslında.
Serçe gibi ürkek
umman kadar büyük sevdalı yüreği taşıyorsan.
Kaktüs gölgesi
yeter de artar sana.
Ne su istersin, ne hava.
Bir çift sevdalı göz
kutsar sevgini çöl sahrasında....
Taze bir yaradan sızar gibi gelir sabahlar.
Ay yanığı gecelerden...
Kehribar rengi mutlulukların köpükleri değil midir
yaşadığımız teknedeki geri dönüşümsüz umutları ve sevinçleri taşıyan...
Ses makamında söylenir nakaratsız anılar...
Sonra sileriz buğulu camını
ilk bindiğimiz treni hatırlayarak.
Ve armağan ederiz yaşadığımız şehri.
Rayların arasından sızan kan yaksa da canımızı
sadece bulutlardır ağlayan...
Kendi boşluğunda kaybolan bir ölümlü yatar...
Ferda Özsoy
Şiir başlığım Sen+Sen+Sen =SEN Olması gerekiyordu sistem kabul etmediği için \’\’Sen\’\’ olarak yazmak zorunda kaldım saygılarımla...