ıslık çalıp durdular...
Bitimsiz halay idi yaşam
ondandı coşkulu direnmeler.
Eteğimi havalandıran
rüzgara karşı gelmeler...
Sonsuzluğun öğle sonrasına iliştirilen
en çok da akşam sefası idi umut...
Çivit mavisi düş renginde.
Savuramadım gökyüzüne
büyümeyi seçtim kendimce...
Güneşe öykünen başımın dönmesi de ondandı...
Üstüme basıp geçeni
kaç şiire oturttum şafak sökümünde.
Dinlendirdim kucağımda sevinçle...
Gezdim geceleri
yollara düştüm gün doğmadan.
Öptüm ışığını
camın dağılan sesinde...
Uçurumların derin oyuklarında
açan tek bir çiçekti dilediğim
İstedim ki;
bu çiçeğin boyun büküşüne
yenilmesin yüreğim...
Bir nefes payı
bakıp büyüteyim
Düşsün toprağıma hasreti.
Fosilleşmiş bir dizede
yaşasın gün boyu sesi...
Oysa şimdi;
Eski bir öpücüğü eğilip alsam da yerden
esen yeldir aradığım merdiven...
Eski masaldan kalmadır ıslak saatler.
son defa sağıma dönüyorum can evimden...
Ferda Özsoy