"Beyaz da yakışmış." diye bir mesaj geldi bana.
Mesajdan
çok mesajı gönderen şahane beni mest etti.
Ömrümü
yine cezbetti.
Kalbimi
milyon kere fethetti.
Olsun,
onun uğruna canımda ne olacaksa olsun.
Beyaz
senin yüreğindir affeden, ruhundur bana her defasında yeni sayfa açan!
Mesajı
görür görmez cevapladım ve onu aradım.
- Nerdesin?
- Şimdi senden uzaktayım.
- Nerdesin, dedim
- Elazığ'dayım ama çıktım.
- Gör beni lütfen!
- Gördüm seni... Demin yanındaydım,
şimdi uzağındayım.
- Ama ben görmedim seni!
- Rabbim öyle istedi. Hak edene
gösterdi sevdiğini, hak etmeyene yine göstermedi.
- Özür diliyorum senden.
- Niçin, hangisi için?
- Doğduğum için.
- Ben doğduğun için hiç kızmadım
sana, aksine doğduğun için şükrettiğim zamanlar bile oldu.
- Kendimden nefret ediyorum ama! Bunda senin suçun yok!
- Etme!
- Şu an kurşun yemiş gibiyim, kimsenin yüzüne bakamıyorum.
Beş
dakika önce yazılmış. Telefonum sessizdeymiş yok yok sensizdeymiş. Aramışsın
duymamışım, mesaj atmışsın görmemişim.
Beş
dakika önce varsın.
Beş
dakika sonra yoksun.
Sağa
baktım kimse yok, sola baktım kimse yok, önüme baktım ardıma baktım ama hiç
kimse yok! Yok böyle değil bu aşk, böyle olmamalı...
Kimse
olmasın kabul ama sen ol yalvarırım.
Sen
kal yanımda.
Sen
ol hayatımda.
Olmazsan
olmaz.
Halimi
görsen, hem gülersin hem ağlarsın. Bu kadar mı aklım başımda gider, bu kadar mı
çaresiz kalırım, bu kadar mı yalnız hissederim. Kalabalığın içinde gözyaşlarımı
siliyorum, kimse görmesin diye gözlerimi yerden almıyorum. Seni bulur
umudundayım. Kaç saat oldu hala geçtiğin caddedeyim, olduğun yerdeyim. Gazi
Caddesi'nin tam ortasındayım. Haykırmak istiyorum "Küçüğüm" diye. Herkes dönüp baksın diye yok yok öyle değil sen duy diye, çık ortaya diye...
Bu
kadar mı özlenir bir insan, bu kadar mı sevilir, bu kadar mı Allah'ım! Herkes
bir şeyler biriktirir yaşamında; şan, şöhret, para, umut vesaire... Oysa ben
sen biriktiriyorum. Sen kumbarası olmuş yüreğim, sen bankası olmuş, sen
zengini...
Ne
kadar da mahkum etmişim sensizliğe kendimi? Dışım özgür içim mahpus olmuş. Dışım
sensiz kalmış ama için lebaleb seninle dolmuş. Şimdi duy şunu bir daha, iyice
duy, aç kulağını: Seni bir kez daha sahiden sevdiğime inandım bugün, sensiz
olamayacağıma... Bu çarpıntı boşuna değil, bu heyecan, bu seni görme arzusu,
sana kavuşma çabası...
Seni
duyunca, seni görünce ne hale geldim bugün!
Mutlu
oldum, seni sevdiğimin farkına vardım yine.
Sana
kavuşma için kaç saat dolandım durdum, kaç saat yüreği elinde gezdim. Gözümde
yaş aktı, bu umut değil mi yeşertmez mi hislerimizi?
Bu
baş dönmesi delice, bu şuursuz sen arayışı, bu sana kavuşma isteği...
"Bu sefer çarpmadım sana,
dokunmadım bile!" Sen beni
çoktan çarptın, sen bana çoktan
dokundun. Bir ben dokunamadım sana, gözlerimle göremedim seni, ellerimle elini
tutamadım, kulağımla sesini duyamadım, sımsıkı saramadım seni.
Küçüğümsün.
Ama
yüreğimde büyüğümsün.
Bu
şehir beş dakika öncesine kadar güzeldi, sen varsın diye.
Bu
şehir beş dakika sonra çok kötü, sen yoksun diye.
Sevmiyorum
artık, seni bana göstermeyen bu şehre!
Seni
bana konuşturmayan bu şehre küsüm.
Seni
bana dokundurmayan bu şehre soğuğum.
Seni
bana koşturmayan bu şehre dargınım artık.