***… kim bilir ?...***
Adını bile koyamadığımız bir öyküydü
yaşadığımız
Küf
tutmuş duyguların, hasretle dışa vurumuydu sanki…
Hatırlar mısın ?
Paslı zincirlerle kilitlenen yürek
kapılarımızın
Sonuna dek açılmasıyla sevgisiz,saygısız ,acılarla yoğrulmuş
isyanlar,
yıllardır mahkum oldukları hücrelerini ,
heyecan,tutku ve sevgi dolu ateş
yumaklarına bırakırken
nasılda öfkeyle terk ediyorlardı yerlerini ?
Bu
iki kişilik gönül meyhanesinde
meyimiz aşk,
mezemiz sevgimizdi …
Biliyor musun ,
ne
çok sözler biriktirirdim sana
hepsini gözlerine dalarak
ürkek bir serçe gibi göğsüne tüneyerek
dökerdim dudaklarımdan kalbine.
Sana
ve sevgine susamış halde
heyecandan kuruyan dilimle,
Sevdamın bâkir şiirlerini,şarkılarını
söylerdim…
Oysa,
Şimdilerde kanadı kırık kuşlar gibiyim
Sensiz ,bomboş ellerimi açıyorum göklere
Kokunla, dolu rüzgârları getirsin
Yada ikliminin yağmurlarıyla beni
yıkasınlar diye…
Sensizliğin ayazlarında üşüsem de,
Avuçlarım yanıyor,yüreğim kanıyor
Evet,
Gecenin,karanlığın lâl olduğu saatlerdeyim
Kalemimin kağıtlarla sevişme zamanı şimdi
Dökülen her mürekkep yüreğimden akıyor sanki
Belki duyarsın diye ,
Okudukların sevdamın sancılı hikâyesi,
Kundaklanmış düşlerimin çığlıklarıdır bir
tanem ….
Artık
yaşama tekrar senin çelme taktığın yerden başlayacağım
Son bir şey istiyorum senden :
Sevmeyi beceremedin ama
Belki bana şans dileyebilirsin,
o
kırdığın aynada kendini gördüğün zaman.
Kim bilir….
Şafaknur YALÇIN