Zaman bir anne gibiydi daha dün
ellerimden tutup tay tayda durduran...
Gürültüyle gelip geçti düş adımlar
çıplak ayaklarıyla yürüdüler içimde
selamsız sabahsız geceler....
Usumun kapısında
nöbet tuttu gözlerim
Seher goncası dudaklarım
kanadı eksilen günde...
Sessizlik çimdikledi göğsümü
kara bir uçurum gibi çektim içimi...
Sarıl sarıl bitmedi pişmanlıklar
Belime bağladığım kuşak gibi
ebruli renkte aktı zaman...
Kırk yılın uzunluğunda
çizgiler yüzdü
örselenmiş derinlerinde yüzümün.
İkindiye keder gibi düştü gölgem
Aynaların işgalinden
kurtaramadım kendimi...
Yüreğimin serasında şimdi
yalnızlık kokuyor sevda çiçekleri.
Kurumuş dalların arasından
dökülüyor pişmanlık türküleri.
İçimin içi acımakta
saldığım dostlukları da, bıraktım nadasa...
Yorgun bir rüzgar tararken saçlarımı
yıkandı uzun metrajlı filim, karanlık odamda...
Ferda Özsoy