Adam habire kadını arıyordu, çünkü onu çok
seviyordu ve haddinden fazla özlüyordu.
Aç karnını yemekle doyuruyordu, susamış dudağını
suyla ıslatıyordu ve seven kalbini de aşkla dolduruyordu. Ve bu yüzden kadına
doyamıyordu. Sevdikçe sevesi geliyordu, özledikçe özleyesi...
Kadın uzaktaydı adamdan, çok uzaktaydı.
Mesafeler bu aşk ateşini daha da alevlendiriyor,
büyütüyordu.
Yangın oluyordu, kocaman bir yangın.
Adam adım başı kadını arıyordu.
Bu öyle bir arayıştı ki her babayiğidin harcı
değildi.
Her yüreğin işi değildi.
Herkes sevemezdi böylesine.
Kuş tüyü yataklarda, ana kuzusu sofralarda,
sıcacık yuvalarda değildi bu aşk!
Sarp kayalıklardaydı, dalgalı deryalarda,
fırtınalı havalarda, dikenli yollarda, vukuatlı insanların arasındaydı.
Adam harbi seviyordu, delikanlıca...
Gözü kara seviyordu adam, yiğitçe...
Onsuz kendisini çok zayıf, savunmasız ve yalnız
hissediyordu.
Her şeyi göze almıştı adam.Ve öyle çıkmıştı bu
aşk yolculuğuna.
Yağmurların onu beklediğini biliyordu.
Fırtınaların kapısında olduğunu.
Çamurlu yolların, bataklıkların fazla olduğunu
da biliyordu.
Yanardağların ve amansız kayalıkların ona geçit
vermeyeceğini de...
Kuyuların onu beklediğini...
Okyanusların engel olduğunu...
Yılanların çıyanların canavarların yolunun
üzerinde hazır kıta durduğunu da biliyordu.
ve en tehlikelisi art niyetli kötü insanların da
var olduğunu önüne çıkacağını öngörüyordu.
'Sevmişim
bir kere!' diyordu 'hiçbir şey beni yolumdan alıkoyamaz.'
diye devam ediyordu.
Bu dünyada olduğu müddetçe o sevgili, benim ona olan
aşkım da hiçbir engel tanımadan ve hiçbir
engele takılmadan ona doğru devam edecektir.
Bu bir sen yürüyüşüdür sevgili!
Adım adım sana yaklaşıyorum.
Ne nizam takıyorum ne azam!
Marş marş sana yürüyorum.
Grev hakkımı kullanıyorum ve sensiz olan her şey
için greve çıkıyorum.
Sen hakkımı kullanmak istiyorum.
Sokağına çıkıyorum, sana yürüyorum.
Sloganım 'Bütün
yollarım sana çıkıyor ey yâr!'
Sana karşı olan hislerimi beyan ediyorum.
Sen de kalp darbesi planlıyorum, işgal etmek
istiyorum zihnini...Ele geçirmek istiyorum seni, kalbe işlemek, akla kazımak...
Adam öylesine kapılmıştı ki aşkın seline
coşkunluğunu set vuracak hiçbir şey yoktu alemde!
Dur durak bilmeyen bir aşkla ona yelken
açıyordu. Rüzgarları arkasına alıyordu ve yâre doğru uçuyordu.Gören kuş
sanacaktı onu, pervane bilecekti.
Adamın bu kocaman aşkı karşısında kadıncağız
minnacık olmaya başlamıştı.
İyice kabuğuna çekilmişti.
Yalnız kalmıştı.
Korkuyordu.
Adam racon kesiyordu ona.
"müsait
değilsin benimle konuşmaya canın sağ olsun
ben hep müsaidim seni sevmeye haberin olsun."diyordu.
Kadın sevilmek istiyordu adam sevmek...
Aşkta buydu olması gereken ahenk!
Yaklaştıkça adam kadına, kadın uzaklaşıyordu
adamdan.
Daha büyüyordu bu aşk, uzaklaştıkça kadın
adamdan!
Derler ki geceleri gökyüzünde iki yıldız sabaha
kadar cilveleşip koşuştururlarmış.
Bir türlü yan yana gelemezlermiş.
Birbirlerinden de kopamazlarmış.
Yeryüzünde adam ve kadın, gökyüzünde bu iki
yıldız!
Aşkın görünen suretleriymiş.
Aşk böyledir işte hep bir adım öndedir.
O kaçar sen kovalarsın, tersine dönerse ayaklar,
bu kez sen kaçarsın o kovalar.
Daha söylenecek ve yazılacak çok şey var aşk
üzere.
Ömür biter aşk bitmez, devam edip gider başka
sefere.