Sonsuzluk uğradıysa şiire
Şiirin ritminde kaybolmak gerek
Mesela gökyüzüne uzanmak
Toplamak yıldızları ellerimizle
Hep çocuksu oyunlar oynayarak
Eli yüzü kir pasak
Dokunmak evrenin yüreğine
Mesela saçlarından fal tutmak zamanın
Uzun ve kırıklarından kesmek biraz
Mavi bir sekize feda etmek duyguları
Veya sonsuzluğa ısmarlamak
Bugün ölmeli bu aşk
Sessizce gömülmeli bilinmedik bir adreste
Ve nöbetini tutmalı gözyaşları
Hıçkıra hıçkıra ağlayarak
Önce gözyaşlarını gömmeli kara toprağa
Sonra hatıraları sarmalı kurşun sandığa
Unutur gibi yapılmalı hiç olmazsa
Ne varsa geriye kalanlardan
Çekilmeli belki de darağacına
Bugün ölmeli bu aşk
Kanamalı akılda kalanlar
İnce yollu damardan
Bugün ölmeli aşk
Sonsuzluğu dilenmeli arşın katlarından
Ve ruhunu hapsetmeli sonsuzluğa
Derin yaralara merhem olur gibi
Kavuşmalı ölümsüzlüğe
Bugün ölmeli aşk
Bir şehri yakmalı baştanbaşa
Ve acılarını yuvarlamalı ekmek diye kuşlara
Hatta en sevilen şarkılardan vazgeçmeli belki de
Bu gün ölmeli aşk
O ölmeli
Biz yeniden doğmalıyız
Dokunduğun yüreğimin odalarında
Bu gün ölmeli aşk
Yeniden dirilmek isterken hayata…
Âdem Efiloğlu