Kendimizi bildik bileli
hayatımızı insanlara iyilik yolunda kullanmaktan hiç çekinmedik. Bu işi
yaparken de Rabbime şükürler olsun bize ayrı bir haz verdi. Mutluluk duyduk o
insanlarla mutlu olduk.
Köyde İlkokula giderken annemiz
çantamıza tereyağlı ekmek hazırlar yanına da ayran koyardı. O zamanlar okul
sabahtan akşama kadardı. Öğleyin acıkınca öğle teneffüsünde o azıklarımızı
sırlarımızın üzerine açar yerdik. Bazı arkadaşların yiyecekleri olmazdı veya
erken den yerlerdi. Biz yerken gözümüze bakarlardı bizde ekmeğimizi böler o
arkadaşlara verirdik çok sevinirlerdi. Hele de babamın pazardan aldığı somun
dan annem azık yaptıysa o zaman daha da çok sevinirlerdi. Köylük yerde beyaz
ekmek nerde bazı aileler senede bir kere bile bulup yiyemezdi. Varsa yoksa
mısır ekmeğine talim.
Babaannem “ekmeği hiç yere dökme biz
seferberlikte çok açlık çektik. Hatta mısırın talaşın, fındığın kabuğunu daha
ilerisi at pisliğinden buğday arpa tanelerin toplayı güzelce yıkayıp
temizledikten sonra ekmek yapıp yerdik sakın ha ekmeği zayi etme. Arkadaşların
dan azığı olmayana mutlaka ver göz hakkı kalır sonra günahtır” derdi.
Daha sonraki yıllarda okul hayatımız
boyunca etrafımızda bulunan yoksul arkadaşlara
Hep
yardım ettik. Gerçi ben liseyi bitirene kadar çok varlıklı biri değildim.
Ailenin tek çocuğu oluşum bana büyük oranda yokluk hissettirmedi. Üniversiteye
başladığımda Babam ve Annem yurt dışında çalışmaya gidince durumum daha da iyi
oldu.
Şöyle bir bakıldığı zaman benim durumumun
iyileşmesi etrafımda bulunan yoksu arkadaşlarımın yararına oldu. Kendim yokluk
içinden geldiğim için onlara bütün gücümle yardım etmeye başladım hatta köyde
bir iki yoksul aileye de destek verdim.
Baktım ki onların mutlu olması bende fazlası
ile mutlu ediyor. Çok hoşuma gittiği içinde gönül rahatlığı ile karşılık
beklemeden yardım yaptım. Zaten karşılık beklesem bir tat almayacağımı bir
seferinde karşılık bekleyerek yaptığım yardım sonu anladım. Karşımdakinin
minnet duygusunu görünce tüm huzurum kaçtı ona “vazgeçtim senden hiçbir şey
istemiyorum” dedim. Amma benimde tadım tuzum kalmamıştı. Rahat bir nefes aldım.
Yıllarca ticaret yaptım işim insan
sağlığı idi medikal malzemesi satışı yapmaktaydım
Köylük
yerlerden gelen insanlara mümkün olduğu kadar uygun fiyatla veya fakir olduğunu
öğrendiklerimden hiç ücret almadan malzeme vermişimdir. Onun için gönül dostum
çoktur. Bu tür yapılan yardımların karşılığı gönü dostluğudur.
Zamanla ticareti bıraktım artık yaş kemale
ermişti. Emekli olduk bazı insanlara göre emeklilik her şeyi bırakmak bir
kenara çekilmek. Fakat ben öyle yapmadım; bağda bahçede olan işleri, hobi
olarak evde her türlü tamir onarım işlerin, bir çok aletin onarımını hülasa boş
kalmamak için aklımın erdiği gücümün yettiği her şeyi yapıp onardım.
Bu arda bir yardım kuruluşunun raportörlüğünü
üstlenerek insanlara elimden geldiğince yardım etmeye çalıştım. Yardım derneği
genel müdürü ile görüşmemde yanımda eşimde vardı. Müdür bize “ bu iş çok
zordur. Yardım için uğraştığın insanlar sana her türlü iftira, kötü söz ve
küfür ne varsa yapacak” eşime dönerek “yenge çok sabırlı olman gerekiyor
kocanın arkasında dik durmalısın her söylenene inanmalısın yoksa huzurunuz
kaçar” diye söylemişti. Biz yinede yoksul insanlara yardım getirmeye
ihtiyaçlarını karşılamaya başladık.
O insanlarda yardımlar gelince gördüğüm
sevinci onlarla yaşadığım mutluluğu anlatmaya kelimeler yetmez. Hele de yetim
çocuklardaki sevinç görmeğe değer doğrusu.
Çok geçmeden genel müdürün dediği olaylar
başladı. Bazen yardım ettiğim insanlardan gördüğüm kötülükler sebebi ile bu
işlerden kendimi çekmek istediğim çok olmuştur. İnsanlara gücün yettiği kadar
hatta gücünün üstünde gayret sarf ederek yardıma çalışıyorsun, birde bakıyorsun
ki o insanlar aldığının daha fazlasını almaya çalışıyor hatta “benden başkasına
yardım etme” diyor. Hatta her türlü çirkinliği yapmaya başlıyor. Canımdan beni
bezdirdikleri çok oluyor. Onun için bu işi bırakmak istemişimdir. Fakat baba
oğul hikayesinde olduğu gibi “evde bir ses olur baba oğluna (git bak ne oluyor)
der alt kata gönderir. Baba bekler amma
oğlu gelmez adam seslenir (oğlun ne oldu) oğlu (baba hırsız var) der. Adam
(alda gel) der. Oğlu (gelmiyor)
Adam
(bırak ta gel) deyince. Oğlu (bırakmıyor) der.
İşte bu günlerde benim durumum aynısı. Ben
bıraktım diyorum fakat artık ihtiyaç sahipleri beni bırakmıyor. Bütün dertler
bende birikiyor. Çözümü de ben bulmaya alışıyorum.
Bu durum bana Allah tarafından verilmiş bir
görev gibi. Benimle beraber ömrümün sonuna kadar devam edecek. Bu görevden
kaçmak belki de günahların en büyüğüdür.
Yarın
mahşerde Rabbim bana “ ey kulum ben sana bir görev verdim. Hakkıyla yerine
getirdin mi. Yoksa görevden kaçtın mı?” derse ne derim. Kendimi nasıl
savunurum. Rabbimden gizli ne olabilir ki o her şeyi görendir.
Onun için tüm zorluklara göğüs gererek
insanlar yardıma devam etmem gerekiyor. Rabbim yardımcım olur İnşallah.
Kısaca yardım ettiğimiz insanların yaptıkları
yanlışlar sebebi ile insanlara yardımdan vazgeçmemek gerekiyor. Mazlumdan
aldığınız dualar, edepsizden aldığınız beddua dan daha hayırlıdır bu konuda
KUR-AN da ayetler vardır.
Faruk
Soydemir