Patladı
sonunda isyanda kafatasım
Terk etti
asabım ve her bir zerre kasım
Ağzım dilim kuru
biçare nefessizim
Her düşüncem
çığlık ama yalnız sessizim
Ne gece ne
gündüz her anım düşsüz rüya
Zehirden
gözyaşı kattım içtiğim suya
Yaşadığım
meçhul, aşikâr mı öldüğüm
Keşkeler inceden
boğazımda bir düğüm
Kalmadı hiç
eş dost, tanıdığım, bildiğim
Karşımda
aynalar, sordum onlara isim
Kestim
bileğimi akmadı bozuk kanım
Akıttıklarımla
nice kalbi yakanım
Çepeçevre duvar,
hissiz, nemli ve soğuk
Masalcı var
iken gerçeğin sesi boğuk
Yaptığımın
hepsi masalda satır satır
Nasıl bunu dilim
Efendim'e anlatır
Sağım yol, solum
yol, önüm ve arkam hep yol
Yol üstü
duraklar mezarlık ve karakol
Küçüldüm her
santim eridim hece hece
Kefaretçim olmaz
ne gündüz ne de gece
Ağlıyor her
gece aynadaki sessizce
Teselli olur
mu bu kirli eller sizce?
Boynuma
rüyada kaç defa geçti ilmek
Ruhum münacatta
tek dileğiyse ölmek
Akılsız
cüceyim devasa kâinatta
İçimde
canavar benimle hep inatta
Ellerimle
boğdum çok konuşan vicdanı
Vesvese ve
kibir doldurdu boş meydanı
Her gün boğulurum
pişmanlık denizinde
Ruhum
gelgitlerde, aklım onun izinde
Sesimi duyan
yok bu kubbesiz boşlukta
Gölgeler
gülüyor, dans ediyor loşlukta
Önümden
geçiyor dünün hayaletleri
Ellerinde
hazır işkence aletleri
İşte
buradayım, bilmem ne kadar suçtan
İnsanlık
kalmadı, gitti elden avuçtan
Yok mu bu
davadan kurtuluşum ey savcı
Aldığım her
nefes zehirden bile acı
Dizilen kaç
lokma gözü yaşlı yetimden
Kanım
çekiliyor pis kokulu etimden
Bilmem ki ne
zaman yapıldı bu mahkeme
Dendi ceza
ölüm, yok mu bir erteleme
Ne ay var ne
yıldız üstümde kara çarşaf
Bu davada
artık ne temyiz var ne de af
Karşıma
oturdu ümitsizlik ve yeis
Bu fırtınaya
da dayanılmaz ha reis
Her şey
bitti tamam, dedi kafamdaki ses
Ömür köksüz
ağaç, çürüyünce hemen kes
Aynalar
kırılmış, cam siyah şimdi matem
Hırs, kibir
ne için ölecektim ya madem
Celladın
sesleri dolduruyor zindanı
Övündüğüm
her şey artık puslu bir anı...
Mehmet Şahan