Kadın ağlıyordu.
Kan çanağına dönmüş gözleriyle saate baktı. İçinden;
“sevmek zamanı çoktan geçti” diye düşündü...
Sanki seçmeli bir sınavdı önüne serilen hayat.
Türlü acılar sunmuştu kader, seç beğen diye. Seçme
şansı olmamıştı yine de. Karşısına çıkan insanlar sunulanların
hepsini teker teker yaşatmışlardı kadına...
Ve yorulmuştu kadın çok yorulmuştu hem de. Sanki
omuzlarında koskoca bir yük vardı. Yatağından güçlükle
doğruldu. Perdeyi havalandırıyordu rüzgâr, ürperdi. Aralanan
perdeden sabahın ilk ışıkları sızıyordu. Önce bir içini
çekti; yeni bir güne başlamaya mecali yoktu.
Ve şöyle mırıldandı kadın, kısık bir sesle;
“Evet, gitmeliyim artık aranızdan
Bir hayatı söndürmenin
Huzuru dolsun yüreğinize
Ve ben hayata yenilmenin acısıyla
Ayrılıyorum artık aranızdan...”
Koskoca dünyaya küçük bir kadını sığdıramamıştık.
Onu bulduklarında kapanmış gözlerinde donup kalmış
bir çift gözyaşı duruyordu ve yüzünde de buruk bir gülümseme...
Yeni bir hayata yelken açmanın mutluluğu belki de...
Derya Günel / Hüznümden Esintiler