Ermenilerin yüz yıllık asılsız
iddiaları başımızı ağrıtmaya devam ediyor. Birçok ülke bu konuda Ermeni
iddiaları yanında, dolayısıyla Türkiye karşısında saf tutmaya devam ediyorlar.
Bir önceki “Papa stop” yazımızda da belirttiğimiz gibi, Ermeniler 24 saat üç
yüz altmış beş gün altı saat çalışıyor, propaganda yapıyorlar. Türkiye ise
yasak savma kabilinden etmedik, tutmadık, yalandır demek dışında bir şey yapmıyor.
E ne demişler. Çalışan kazanır.
Asırlardır aynı bölgede ve iç içe
yaşayan Türklerle Ermeniler 1900’lü yılların başında Özellikle Fransızların, Rusların
ve İngilizlerin kışkırtma ve tuzaklarıyla karşı karşıya getirildi.
Ermeniler bu Sömürgeci batılı güçlerin
destek vermesiyle ayaklanıp doğudaki bütün Türk, Kürt köylerini ve yerleşim
bölgelerini Türklerden ve Kürtlerden temizlemek, büyük Ermenistan’ı kurmak için
büyük bir soykırıma giriştiler.
Yüz yıllardır kendilerine dost ve
kardeş muamelesi yapan bir millete karşı olmadık vahşetlere kalkıştılar.
O yılları yaşayan ve hala hayatta
olan canlı tarihler o günleri anlatırken gözlerimizden yaşlar akmaması mümkün
değil.
Osmanlı devleti döneminde Millet-i
sadıka(Sadık millet) olarak adlandırılan Ermeniler, batılıların destek ve vaatlerine
kanarak çeşitli yerlerde isyan ve katliam hareketlerine başladılar.
Yani Millet-i sadıka’dan, ihaneti
düşmaniyeye savruldular.
Yüz yıllardır kendilerini her türlü
saldırı ve sıkıntılardan koruyan, kollayan Türk milletine karşı en büyük
ihanete kalkıştılar.
Özellikle doğu bölgelerimizde
soykırım hareketlerine giriştiler. Köylerde ve kasabalarda Yaşlı, sakat, kadın,
çocuk demeden topyekûn katliam ve soykırım yaptılar.
İnsanları köy ve şehir meydanlarında ya da
binalarda toplayıp ya kurşuna dizdiler ya da topluca vahşice yaktılar. Köyl ve
şehirleri Türk ve Kürtlerden tamamen temizleye çalıştırlar.
Bu saldırı ve tehlikeleri ortadan
kaldırmak için 27 Mayıs 1915 tarihinde tehcir(yer değiştirme) kanunu çıkarıldı.
Bu kanuna uygun olarak çıkarılan emirnameler çerçevesinde; Van, Bitlis, Erzurum
vilâyetlerinden çıkarılan Ermeniler, Musul'un güney kısmıyla, Zor ve Urfa
sancağına; Adana, Halep, Maraş civarından çıkarılan Ermeniler ise Suriye'nin
doğu kısmı ile Halep'in doğu ve güneydoğusuna nakledildiler.
Yer değiştirme kararı, Ermenilerin bağımsız
bir Ermenistan kurma düşüncesiyle, yedi düvele karşı savaş içinde olan Osmanlı
devletini arkadan vurarak verdikleri zararı önlemek amacıyla çıkartılmıştı.
Birçok Ermeni ise bu tehcir dışında
kalabilmek için kendilerini Kürt Alevisi olarak gösterip(Eski Türk tarih kurumu
başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu’nun ifadesiyle) kendi köy ve şehirlerinde
kalmayı yeğlediler.
Bu gönüllü din ve etnik kimlik
değiştirme neticesinde nüfuslarının görünürde azalmış olmasını fırsat bilen
Ermeni Çetnikler, soykırıma uğradıkları iddiasıyla tüm dünyada Ermeniler
soykırıma uğradı propagandası yaparak o gün bu gündür diplomatik alanda
Türkiye’nin önünde en büyük engeli oluşturdular.
Ellerinde hiçbir belge ve delil
olmamasına rağmen Türklere tarihi husumeti bulunan batı dünyasına bu
iddialarını kolaylıkla kabul ettirdiler.
Şu gün dahi birçok batılı
parlamentodan Ermeni soykırımı kararları çıkartarak Türkiye’nin önünü kesmeye
ve değişik amaçlara yönelik çalışmalarını devam ettirmektedirler.
Ermenilerin vahşi katliamları 1992
yılının şubat ayında Azerilere karşı dağlık Karabağ’ın Hocalı kentinde tekrar
sahne aldı. Yine Hocalı katliamında da yüzlerce Azeri’yi topluca katlettiler.
Tarihe hocalı katliamı olarak geçen bu vahşet hala unutulmadı.
Bütün bunlara rağmen Ermenilerle devletlerarası ilişkilere girilebilir
mi? Elbette girilebilir.
Nasıl ki kurtuluş savaşı sırasında Ermenilerle
benzer katliamları yapmış Yunanistan’la bu gün senli benli kuzu sarması
olmuşsak, Türkiye’nin çıkarları gereği Ermenistan’la da ilişkiler kurulabilir
ve geliştirilebilir.
Üstelik Ermenilerin batıya tek çıkış
kapısı Türkiye’dir. Hem Türkiye’nin hem de Azerbaycan’ın Ermenilerle olan
problemleri barışık olmakla daha kolay çözülebilir.
Eğer Türkiye Ermenistan’ı ekonomik anlamda
Türkiye’ye bağlayabilirse, Ermenistan üzerinde daha etkili olunabilir.
Gürcistan-Rus savaşında nasıl
Türkiye ve batılı ülkeler doğal gaz ve petrol konusunda Rusya’ya bağımlı
olmasından dolayı gür bir ses çıkaramadılarsa, Ermenistan da gelecekte meydana
gelebilecek problemler dolayısıyla Türkiye karşısında aynı konuma gelecektir.
Bu gün bizler nasıl aman Rusya’yla
takışmayalım yoksa gazımızı kesiverir diye ödümüz patlıyorsa, Ermenistan’ın
durumu da öyle olacaktır.
Çünkü enerji kaynakları ve bazı
hammaddeler konusundaki ekonomik dengelerinizi ona göre kurmuşsunuz.
Buna benzer uygulamalarla Ermenistan’la
da aynı dengeler kurulursa Problemlerimizin lehimize çözümü daha kolay
olabilir.
Böylelikle Ermenilerin Türkiye
aleyhine olan faaliyetleri de otomatik olarak durdurulmuş ve kontrol altına
alınmış olacaktır.