Eksik bir tümce ya da bir nakarat olurum bu gece
Güneşin ısıttığı taşları bastırsam gövdeme
Alır mı iç titreyişlerimi bilmiyorum
Yüreğim nazlı bir serçe bu gece
Yurdunu yuvasını yitirmiş bir göçmen kuş sanki
İçten çürüyen tohumlar gibi horlanmışım
Kıyılmışım, itilmişim bir köşeye öylece
Gönlümün dolu savaklarını bir söz aralasa şimdi
Boşaltsam içimi kurda kuşa bir çırpıda
O yapayalnızlığımın kıl çadırlarında
Rüzgâra verip göğsümü hıçkırarak ağlasam uluorta
Yeter mi ki dilimin suskularına yol vermeye!
Utancımın yaban dallarına asılan anları
Ve o salkım saçak anıları savurmak delicesine
Koşar adım gitmek öteki yaşama delice
Diz çökmek bu kâinatı yaratana saf bir çocukça
‘Geldim sana’
‘Sana geldim ey yar’..
En baştan yaşamak istiyorum her şeyi’ diyerek.
Bütün sözleri omzumdan sular dökercesine serpmek
Birbirine uzak bütün adresleri kibir dağlarına gömerek
Efsane yıldızları bir gece gökyüzünden ansızın indirerek
Terli avuçlarına yüreğimin asil titreşimlerini nakşederek
Hep aynı dileklerle başlayan masalları ruhuna dileyerek
Yalnız senin kollarında doyumsuz düşlere dalmak istiyorum
Arala gönlünün yorganını, küllerim saçılsın yatağına
Güvercin bakışlarının sahralarındaki kartalın olayım
Sürgün aşklar ülkesini geçerek sığınayım avuçlarına
Yüreğinin sonsuzluğunda mecnun olup kaybolayım