Söğüt deyip geçmeyin,
Söğüt deyip geçmeyin, bir çınara aşıktı
İkisinin kökleri, iç içe bitişikti
Bölüşemedikleri, güneşteki ışıktı
Sadece bunun için yarışıp dururlardı
Çınarın adı Ferhat, Söğüt'ün Şirin idi
Çınar söğütten güçlü, kökleri derin idi
Gecede gökyüzünün mehtabı serin idi
Yücelip bulutlara karışıp dururlardı
Her baharda yemyeşil yapraklarla süslenen
Cennet gibi bir yerde topraklarla beslenen
Renk, renk güzel kuşları dallarına seslenen
Cazibe olsun diye kırışıp dururlardı
Dillere destan olmuş, bunların sevgileri
Sevenlerin gönlünde, yüksekti mevkileri
Hudutları aşmıştı, methiye, övgüleri
Sevenler ziyarete varışıp dururlardı
Dallarında bülbüller şakışıp ötüşürdü
Onları dinleyenin gazabı yatışırdı
Sevdası alevlenip yenden tutuşurdu
Onların gölgesinde barışıp dururlardı
Sevgileri güneşti parladı günü aştı
Kalp kaynadı kazanca yürekler narda pişti
Gün geldi firak ile yolları ırak düştü
Ne oldu bize böyle soruşup dururlardı
Herkes maddeye taptı, kulu oldu dinarın
Artık suyu kurumuş, gürül gürül pınarın
Kalmadı sevgi saygı, etrafında çınarın
Bir kaç kendini bilmez verişip dururlardı
Çınarın dallarına kafayı takmışlardı
Gövdesini oyarak içini yakmışlardı
Onu diken insandı, insanlar yıkmışlardı
Dallarını kesmeye girişip dururlardı
Baharla yeşeren can yazda kavruldu gitti
Sonbahar rüzgârıyla birden savruldu gitti
Yaşlanan çınar bir gün yere devrildi gitti
Yaprakları yavaşça buruşup dururlardı
Artık iş işten geçmiş vursan bile bağrına
Bu kayıp, insanlığın yara açtı bağrına
Senlik benlik zirvede, menfaatler uğruna
Eyvah kardeş kardeşe vuruşup dururlardı
Mazlumlar biçareyken, talihlerine küsüp
Zalim zülüm estirir, her yeri yakıp kasıp
Barış adı altında arada ateş kesip
Milleti soymak için, görüşüp dururlardı
Mikdat Bal