Babama Japonya'yı Sevdiren Kadın-45
...
“Safa yavrum… Ayumi’yi buraya çağırsak
sence de uygun mudur?”
Safa beyninde “Ayumi’nin annesi ve
ikiz kardeşiyle karşılaşmaları nasıl olurdu?” diyerek tartmaya çalışıyor ama
net bir karara varamıyordu. Mantığı diyordu ki, “bu tanışma yavaş yavaş ve
ısınarak olsun” istiyordu. Duyguları ise “yıllarca kızından ayrı kalmış bir
kadına iyilik etmek sevaptır” düşüncesiyle bir an önce olsun bitsin istiyordu.
Görevine döndüğünde beşeri ilişkileri
ister istemez zaman yönünden bir hayli kısıtlanıyordu. Kendi kafasına göre
şehri terk edip gidemiyordu. Belli olmuyordu. Aniden bir acil hasta için
çağrıldığı çok olmuyordu.
Aklından geçen düşünceleri söze
dökmemişken bir mesaj daha geldi. Mesaj hastaneden geliyordu. Acil bir hasta
için göreve dönmesi gerektiğini yazıyordu. Safa “Benim acilen Tokyo’ya dönmem
gerekiyor. Hastaneden isteniyorum.” dedi.
Hitomi Hanım “Hemen gidecek misin?” Safa
“Evet” dedi ve devam etti. “Bu güne kadar hiçbir randevuma geç kalmadım. Bundan
böyle de geç kalmak istemem…” dedi. Hitomi Hanım “Çok kısa bir zamanda bize
kendini o kadar çok sevdirdin ki, şimdi bu ayrılık bile bize zor gelecek…”
O arada dinlenmiş olarak yatağından
kalkan Yumi yanlarına geldi. “Anne doktor bey gidiyor mu yoksa?” Hitomi Hanım
kızına baktı. “Ne yazık ki evet kızım… Hastaneden tatilini yarıda kesmesini
isteyen bir mesaj geldi…”
Yumi “Ama olmaz ki!” dedi biraz sitem,
biraz kahırlı…
Safa “Ayağınız nasıl oldu?” diye
sorarak merakını gidermeye çalıştı. Yumi “Şu anda hiçbir acı hissetmiyorum. Rahatça
yere basabiliyorum” derken ayaklarına bakıyordu.
Safa “Merak etmeyin. En kısa zamanda
yeniden sizi görmeye geleceğim.”
Yumi “Gerçekten gelir misin?”
Safa “Elbette gelirim. Hem gelemeyecek
olsam bile, siz Tokyo’ya gelirsiniz,”
Hitomi Hanım “Haydi toparlanın
çıkıyoruz.”
Yumi “Nereye anne?”
Hitomi Hanım “Doktor Beyi istasyona
bırakalım.”
Yumi “Acelen ne anne… Sanki misafirini
kovuyor veya kaçırıyor gibisin.”
“Kızım doktorların bizim gibi sağda
solda oylanmaya zamanları yoktur.”
Dr. Safa “Ondan önce sizlere bir yemek
ikram edeyim. Olmaz mı?”
Yumi “Hemen hazırlanıyorum,” dedi ve
odasına gitti. Safa Bey çantasını toparlaması uzun sürmedi. Yumi alev kırmızı
elbisesini giymiş, içinde bir periyi andırıyordu. Hitomi Hanımın arabasıyla
birlikte çıktılar. Önce lüks bir restoranda yemeklerini yediler ve oradan
istasyona geçtiler.
Hitomi Hanım “Yavrum sen bizi
sevindirdin. Allah da seni sevindirsin. Haberlerini bekleyeceğim…” Safa
“Elbette bundan böyle daha sık görüşürüz.” Hitomi Hanım “İnşallah yavrum.”
İstasyonda vedalaşmışlardı. Safa hızlı
trenle Kyoto’dan uzaklaşırken Hitomi Hanım ve kızı Yumi genç adamın ardından el
sallıyorlardı.
Hitomi Hanım “Gidelim kızım”
Yumi “Bu kadar acil gitmek zorunda
mıydı?” diye üzgün ve moralsiz olarak sordu.
Hitomi Hanım “Evet, kızım.”
Yumi “Adam bir kuş gibi uçup gidiverdi
yanımızdan”
Hitomi Hanım kızına baktı. “Kızım seni
uyarmak gereğini duyuyorum. Gönlün doktordan yana kayıyor gibi görüyorum. Kalbini
doktora kaptırma! Sonunda yıkılır acı ve hüsran yaşarsın. Annem beni uyarmadı
deme…”
“Bunda ne kötülük var anne? Çok iyi
bir karşılama yapan sen, değer veren sen. İlgi duyan ben!”
“Kızım doktor bey çok iyi bir insan
olduğunu ben de biliyorum.”
“Öyle ise neden anne?”
“Kızım belki bir sevdiği vardır. Belki
bağlı olduğu biri vardır”
“Bunu da nereden çıkardın?”
“Kızım anne sözü dinle… Senin üzülmeni
istemiyorum…”
“Ya anne, saygısızlık saymazsan sanki
kendine düşünüyorsun diyeceğim amma...”
“Kızım bilmediğin başka konular var…
Beni söyletme… Büyük sözü dinle…”
Yumi annesine cevap vermedi. Yüreği ve
aklı annesinin fikrine katılmıyordu. Ama aklından da sayısı belli olmayan
birçok soru geçiyor, sorulara bir türlü mantıklı bir cevap bulamıyordu. Dr. Safa’yı
da kafasından ve kalbinden söküp atamıyordu.
O geceyi ve ondan sonraki gelen
geceleri hep Safa’yı düşünerek geçirdi.
***
Ant-150515