o kadar doluyum ki bunları yazmasam infilak ederdim bir bomba gibi; darmadağın olurdum, hak ile yeksan... bu ne şiirdir ne de düzyazı...ne öyküdür ne de deneme...öylesine sarf edilmiş sözlerden inşa edilmiş bir acziyet ilmihalidir, bir acı lahikasıdır. hüznün şahikasında oturan bir adamın kalbinde neşet edip ömrüne sirayet eden aşkın acılı hikayesidir.
"her yanımdan ayrılık akıyor, damı akan bir ev gibiyim. içim sırılsıklam olmuş, titriyorum bir serçe gibi tüneğinde kalbinin.
bu yağmur dinmiyor nedense! çivilenmişim dört bir yandan, sabitlenmişim hüzne sanki. eskidim sevmekten yana eksildim. "toplamak için kendimi dağıtmam gerek" diye düşünüyorum. sen gittikten sonra anlamı yok gelecek günlerin.
elifi elifine yalnızım iyice. çayı tek içiyorum ve daha demli, gözlerim her zaman nemli
sözlerim kalbe doğrulmuş bir namlu... oysa namdarıydım buraların kahrın ve zahmın serdarı. senden sonra aşkımızın türbedarıyım ebediyen.
açan çiçeğin kokusu yok öten kuşun cıvıltısı; suyun şırıltısı yok ayın suya vuran şavkı yok! yaşamın şevki yok hiçbir şeyin zevki yok. canım cehennemedir sen gittikten sonra!
isyanım var kavuşmaya kavuşup ayrılmaya. bir parka gibi çıkarıyorum mutluluğu üzerimden
atıyorum kirli ve loş bir köşeye. ömrüne galoş geçirilmiş bir adam gibi dolanıyorum: varoşlara karışıyorum, var oluşumu arıyorum. kim bilir ne vakit giyerim bir daha aşk elbisemi
belki de giymem asla! sensizliğe alışmış bir bedenin inzivaya çekilmesi gibiyim. Yıkık bir duvar kalıntısıyım, bir bina molozuyum.
"kaç paralık?" bir ederim var bu dünyada diye haykırıyorum sokaklarda. sayfalarda, satırlarda, dizelerde aşkımı pazar ettim de geldim buraya diyorum. canımı mezar ettim de geldim. ömrümü nazar ettim. hezar kez dedim seni seviyorum diye! dilimi lal ettim de dedim
ömrümü bir hal ettim de dedim. artık kal geldi bana. bu aşkın sonunda nal topluyorum gayri!
kaç kez dedim gel al beni! avucundayım, senim bil beni. al beni'den, bil beni'den; sil beni'ye geldim. öyleyse unut beni. bir yıldırım çarpmış farz et evde uyurken... bir gök taşı çarpmış rüyadayken... bir dalga yutmuş kıssadayken. hiç doğmamışım gibi unut beni.
giden gitti, seven sevdi, kızan kızdı. üzen üzdü, ezen ezdi de gitti. git bütün gitler senin olsun. öyle bir git ki gidişin ölümüm olsun. gülüşün zehrim olsun. idamım ol, azrailim, krizim ol. ruhum ol da çık canımdan. o denli git.
kıyısındayım yaşamın. herkesin mutlu sandığı ve öyle andığı... adam değilim artık; içim yerle bir... dışım; içimle bir...
"kaç parelik?" yüreğim kaldı. her yanım kırık dökük , ömrüm bölük pörçük, pencerem örtük ocağım sönük... kalbim körkütük aklım göçük. rabbim biraz şifa dilemeye dahi yüzüm yok. af dilemeye, yalvarıp yakarmaya, dua etmeye dahi takatim yok! hiç bu denli ye'se düşmemiştim. bu kadar çaresiz kalmamıştım. şimdi kimim var diye haykırsam , göğsümü paralasam, avazım çıktığı kadar bağırsam, onu çağırsam ve kalsam öylece bostan korkuluğu gibi ... gecenin karanlığında büyüyen bir diken gibi, öten bir baykuş seken bir keklik
ve ağlayan bir serçe gibi...
yalınayak kalsam aşkın sahrasında... yansam küle dönene kadar... kul olana kadar dönsem sema'da. bir yiğit vardı deseler; boylu poslu güzel huylu aşk dolu bir güzele sevdalanmıştı. Ömrünü bir kalemde feda et deseler, gözünü kırpmadan ona verecek denliydi
senden başka kimim vardı ki benim. beni koyuverdin böyle ortada yalnız
hissiz kaldım, sensiz ve sessiz... bir ömür boyu kulakları sağır edercesine
lal olmayı seçtim artık. senden başka her sese sağır olmayı seçtim; senden gayrisini görmeye kör oldum.
hüznün kollarında süklüm püklümüm artık. dalgalanıp duruldum. savunmasızım avunmasızım. gelme daha sevme arama! derdime derman olma! aşkıma aşk, gözüme eşk olma! bir zehir gibi kalbime dolma, akma gözlerimden usul usul, bakma bana öyle melül melül...
bu gözlere iyi bak sevgili, ve baktıktan sonrada çek git. senden başkası karanlıktır ona
ve asla satılık değildir başka gözlere... Ve asla mültefit değildir el sözüne...