Değerince;
Çok sevmiştim seni,
Ederince
Gözlerinde tatmıştım; Delalim sancıyı
Aşk; bu olsa gerek demiştim
Sen sarhoş sancıma
Pay biçmiştim kendime Leyla gibi
Seçememiştim elindeki taşları
Pirinci seçer gibi
Hani var ya!
Masal aşklara; Masal olan,
Masalımsı ağaçlar olur ya
Nefs-ü hevanda açılıp,
Yakalanınca esintisine
Utanıp kırmızıya dönüşen Beyaz çiçekliler
İhanetin sarıldığı o zavallı bedende ki
Meğerse, aşkımıza da bahse konuymuş
Aşkının da adıymış Erguvan Çiçekleri !
Mevsimsiz açılan mor çiçeğim;
Men; Hazarın kızıyım !
Dağlarım da laleler dile gelir,
Ovalarım da şakıyınca sümbüller
Ne bülbüller öter ;
Ne kartallar uçar üzerinden
Sevmek ; Bizim dilde;
Şahadetimizin son halkası;
Kanımızın son damlası
Aşk;
bizim katığımızdır; Mayasından fışkırır;
Bilmeyiz bir numara bir oyun ;
Bildiğimiz çubuk oyunudur
Atın, altından geçer ; Üstünden çıkarız da
Yelesini öreriz kuyruğunu değil
Anlayacağın ;
"Atın iyisine doru;
Yiğidin iyisine deli derler" bizde
Yüreğimiz birdir bir bizim,
Şeyhlik deryasında; Ne Şamiller
Ne Edebaliler doğar familyasında
Diyeceğim o ki ;
Bizans'ın altın çocuğu !
Sen geri dur aşk dan, sevdalardan,
Aşklar sana göre değil !
Yağlı bir kazan dibi gibi duruyor aşk sende;
Kokusu katran gibi ;
Sanki,
Fecrinin ferin de; Yüzün katran karası
Aşk bizim illerde;
Mevsiminde açan ağaçlar gibidir,
Bizim dillerde söylenir durur;
Mahnıdır serde ;Esen yeller de