İkindi Güneşi'nin
İzdüşümü,
Yanak-yanağa oynaşırken
Boğazın serin sularında,
Hüzün Senfonisi'nin
Kavrulmuş simasıyla
Karşıdan görünür
Anadolu Hisarı.
Bilinmez
Bir rüzgâr yalar
Uyumaya çalışan anıları.
Yıldırım Beyazıt’ın
Aslan Yüreğinden çıkan
Heyecanlarıdır,
İnletir burçları.
Kandilli;
Yarı küskün ve de üzgün
Süzmektedir zamanı.
Nerede
O yaşamı
Yazıp-çizen
Meşhur
'Kandillinin İhtiyarları.'
Gizemlerle dopdolu
Beylerbeyi Sarayı;
Neden saklanmaya çalışırsın.
Baktıkça
Deniz kenarındaki
Pencerenden içeri,
2.Abdülhamit Han'ın
Yorgun
Ayak sesleri duyulur.
Utanır zaman
Akrep-yelkovanları durur.
'İstanbul'un Fethini Gören'
Üsküdar;
Şimdi de
İstanbul'un kayboluşunu
Seyretmektesin.
Biliyorum
Başında bir yığın
Elem, hüsran, gözyaşı var.
Fatih Sultan Mehmet Han'ın
Naraları işitilir,
Rumeli Hisarı'nda.
Dayanamaz
Tarihin bir bölümü,
Kırılıp
Dibe çöker
Bu yakada.
Üstat
Yahya Kemal Beyatlı;
Bilemem
Neler-neler düşünüp,
Yaslanır
Hisarın yamaçlarına.
Belki de
Tamburi Cemil Bey'i
Dinliyor
Eski taş plakta.
Usta
Orhan Veli'nin
Hala
Kulaklarımda
Bitmeyen İstanbul Türküsü.
Bunu
Aşiyan'da
Pürdikkat dinliyor
Tevfik Fikret;
Arife ne hacet.
Sanat Güneşi
Zeki Müren;
Bebek Maksimden seslenir:
'Bir İhtimal Daha Var
O da Ölmek mi Dersin'
Bitmez
Yorgun yaşamın;
Zamana olan hırsı-öfkesi.
Ne kadar da hazin.
Ulu Önder ATATÜRK;
Verirken son nefesini.
Dolmabahçe Sarayı
Sen,
Tarihin derinliklerinde
Kaybolmadın
Neden.
Karaköy;
Bir tarafında
Dizili mavnalar,
Haliç tarafında
Balıkçı tekneleri.
Rahmetli Babamın
Kısa pantolonumla
Ellerimden tutup
Gezdirdiği
Nerede
O eski Galata Köprüm.
Geri getirin hepsini,
Son bir tad almaktır,
Geçti gidiyor ömrüm.
Yine ben
O ben;
Eller cepte
Bu kıyılarda
Tarifsiz duygularla
Gezinen…
(7.7.2006 tarihli 5.şiir kitabımdan)