-Mehmet yeğenim nereye gidiyorsun?
-Gurbete,
para kazanmaya!
-Buranın canı mı çıktı. Eşini, çocuklarını mahzun bırakıp gurbete gidiyorsun...
-Birkaç dönüm tarla, bir iki inekle geçim olmuyor ki!
-Yeğenim, kanaatkâr olacaksın. Sabır edeceksin. Rızkını verir Allah, sen Allah’a inanmıyor musun?
-Elbette inanıyorum ama böylede yaşanmıyor ki!
-Oğlum, bugün soğan ekmek yersin zaman gelir kebapta. İnsanın rızkında yoksa olsun diye zorlamamalı. Elbette çalışacaksın. Oturup yan gelip yatmayacaksın. Toprağını süreceksin. En iyi ne dikebilirim diye araştıracaksın. Bak memleket sıcak, kışında sera yapabilirsin. Sen bunları yapacağına başka yerlere gidip belki de rızkında ve hakkında hayırlı olmayan yerlere gidiyorsun.
-İyi diyorsun da emmi, sera yapmak için param yok ki…
-Bak devlet bazı ürünleri yetiştiren çiftçiye yardım ediyor. Tabi, sen kahvede oyun oynamaktan zaman bulamıyorsun böyle şeylere. Büyüklerinden öğüt almıyorsun. Bildiğim bildik olma. Biraz laf dinle, işlerinin başına geç ve sorumluluk sahibi ol.
-Yapma emmi ya, bir iki kahveye gidişimi eleştiriyorsun. Sanki başkaları yapıyor da benim yapmam için öğüt veriyorsun.
-Oğlum ben senin iyiliğin için söylüyorum. Başkaları da yanlış içindeler. Yanlış sana örnek olabilir mi? Hem başkasının ekmeği ve geçimi kendini bağlar. Sen kendine bak.
-Orası öyle de…
-Bak Mehmet, sen Allah’a kul olmak için bu dünyaya geldin. Sen ne kadar dünyadan bir şeyler almak için çabalar ve amacını dünya üzerine kurar da Allah’ın tavsiye ettiği yolu tutmazsan hüsrana uğrayanlardan olursun. İnsanların sözlerine ve övgülerine önem vermek yerine Allah’ı tercih et. Eğer ona güvenir ve çalışırsan, ondan rızkını umarsan geçimin kolaylaşacak ve kimseye muhtaç olmayacaksın.
-Emmi, iyide ibadet etmek zor geliyor bana. Kahvede oyun oynamak, konuşup şakalaşmak, boş sözlerin içinde eğlenmek bana daha hoş geliyor.
Yeğenim,
nasıl ki tarlaya bir şey dikip ürün alamazsan, ibadet etmezsen de Allah’ın
övgüsüne eremezsin. Eğer yolunu düzeltmezsen böyle perişan yaşar ve derbeder
gibi dolaşırsın. İşin zor tarafından gitmek yerine, kolay yönüne bak. Eşine,
çocuğuna örnek ol. Onları sensiz koyma.
Dinlemez Mehmet emmisinin sözlerini. Gurbete düşer, sanki orada çok iş vardır, sanki orada zenginlik vardır. Amele olur, ayda üç beş gün iş bulursa çalışır. İnşaatlarda berbat koşullarda yaşar. Elinde üç beş kuruş vardır ama derdine merhem olmaz. Ne eşinden nede çocuğundan haber alır. Sonunda döner dönmesine de köyüne, eşi ve çocukları sahipsizlikten ölmüştür. Artık kimsesiz kalmıştır. Emmisini görür yine, ama ne öğüt nede selam verir ona. Köyde kimse onun varlığını hissetmez görünür.
Mezar başına gelir ve ağlar… Sanki kulağına bir ses gelir, “ kalk ve tövbe et. Seni yaratana dön ve kul ol. Dünya beşiğinde sallanma artık!”
O günde sonra aklını kaybetmiş gibi görür köy halkı onu. Aslında aklı yerindedir ama başka bir boyutta yaşamaktadır. Bu sefer o köylüleri Mehmet görmemektedir…
Saffet Kuramaz