Bastonlu Mücahit
B.
Tahsil yok ; terbiye çok , kesede para yok ; ağzında dua çok .Kimseye el açmaz , gizli fakirdir.
Kur’an’ın ifadesiyle sen onları zengin sanırsın .
Balıkesir Gazi Osman Paşa’lı Ali Osman Amca , Tuna boylarında kalmış sipahilerin torunu bir muhacir ; hele bir milli davada gevşeme olsun , bakarsınız Ali Osman Amca en öndedir.
Parası , kimsesi yoktur ama İstanbul’daki Bosna mitinginde onu üniversite öğrencilerinin arasında görürsünüz . En çok satan gazetenin duyarsız muhabirini bastonuyla kovalar .
1950’li yıllarda Bulgaristan’dan göç etmiş , küçük bir dükkanda yıllarca sobacılık yapmış , 90’ına merdiven dayamış ihtiyar bir mücahit Ali Osman Amca …
Hanımını geçen kış kaybettikten sonra önüne bir sıcak çorba koyan da bulunmaz . Ama o devamlı şükreder .
İnsanların ilk okul mezunu Ali Osman Amca’dan öğreneceği çok şeyler vardı . Romatizmadan kıvrılmış parmakları iş görmez , gömleğini ,pantolonunu ilikleyemez “ Ama olsun ,çok şükür !... Elhamdülillah ; bastonumu tutabiliyorum ya !...” derdi.
Bir keresinde onu yolcu ederken “ Allah sana sıhhat afiyetler versin “ deyince durakladı ; “ Olmaz,dedi. Haddi aşmamak lazım . Ver ,deme ! İhsan eyle ,de ! “
Dersimi almıştım ve hep öyle yaptım .
Kendisine takılan avukatlar “ Amca , bak şu diplomalara ! Biz bunları almak için gecemizi gündüzümüze kattık . “ dediklerinde kızardı : “ Bunlar sizi kurtarmaz . Öteki tarafta geçmez . İlahi şahadetname (diploma ) almaya bakın .”
Kurtuluş Savaşını yapan kahraman Meclis’in Karesi Mebusu , M.Akif’in sıra arkadaşı , kuva yı milliyeci, gazeteci, şair , muallim , din alimi Hasan Basri Çantay’ın ağır hastalığında ziyaretine gitmiş .O hatırasını anlatmıştı : “ Hasan Basri Bey’in yattığı odaya girdiğimde yavaşça selam verip hemen kapının yanındaki sandalyeye çöktüm . Hasta ateşli ,dalgın yatıyordu ki bir ara hafifçe doğrulup bir şey içer gibi yutkunmaya başladı . Gözleri kapalıydı “ Elhamdülillah …Elhamdülillah ; süt içirdiler .” deyip tekrar uzandı .
Ben hikayeyi dinleyince kasıtlı bir saflıkla “ Ali Osman Amca ! ‘ Kim içirdi ‘ diye sormadın mı ? “ der demez birden ciddileşti :
“ Ben onu soracak kadar cahil miyim ? “
Hatırını sorduğumda hastayım demez , titreyen sesiyle hamd eder , romatizmadan kıvrılmış parmaklarını gök yüzüne kaldırarak Sahibine sığınırdı .
Hasta mısın diye ısrar ettiğimde “ Şikayet yok ; şükür var ! Sahibi bilir “ derdi .
Onunla ilk defa karşılaşan gençler gizli bir sınavdan geçerdi . Derslerini , hatırını sorar ve sonra dua ederdi : “ Allah size sıhhat afiyetler ihsan eylesin !”
Beklerdi ; “ Amin “ diyen sınavı kazanırdı . Unutan olursa “ Olmadı , olmadı ; amin diyeceksin “ hatırlatmasını yapardı .
Bir yaz yağmuru gibi derler ya , aniden başlayan yağmurda Paşa Camii yanındaki kıraathanenin saçağı altında bir arkadaşla çay içiyorduk . Kolunun altında Mushaf’ıyla Ali Osman Amca karşıma çıkıverdi .
- Kabristana okumaya gidiyorum .
- Bu havada gidemezsin , kahveye gir .
Çok üzüntülüydü. Titreyen sesi dalga dalga şiddetleniyor ve zamanın bayan Başbakanı’na bed dua ediyordu :
- İlk beyanatını Aydınlık Gazetesi’ne vermiş ; nasıl olur bu ? Peygamber Efendimiz’e (sav) hakaretler yağdıran bir gazeteye nasıl beyanat verir ?
Yağmurun dinmesini beklemek için kahvehaneye giren bu güzel Müslüman’ın arkasından “ Ah Ali Osman Amca ; bizler senin eteğin bile olamayız “ diyordum .
Milli konferansları kaçırmazdı .Kürsüdeki Tarih Profesörü konuşmasında “ Osmanlı İmparatorluğu “ demişti . Sıraların arasında tiz bir ses yankılandı :
- Osmanlı , devlettir ; imparatorluk değildir .
- Hayır ; Osmanlı , imparatorluktur .
- Hayır Hoca ; Osmanlı devlettir , Devlet-i Aliye-yi Osmani ‘dir .Osmanlı sömürmemiştir .
Seyyar satıcı tezgahındaki malı satmaya çalışıyordu :
- Haydi papaz eriği … Papaz eriği …
- Ne ? Papaz eriği mi ? Vallahi bedava versen almam .
Mübarek bir ramazan günüydü . Mahallesine gidecek olan minibüse binmişti . Şoför , uzattığı parayı almadığı gibi ayrıca cebinden çıkardığı bir banknotu Ali Osman Amca’nın cebine sokuşturdu . Ali Osman Amca üzgün ve kırgın … Ağzında sigara olan şoföre parasını iade ederken “ Aldatma kendini ; aldatma kendini .. Al paranı cebine koy “ diyordu .
Bir yıl ne çabuk geçmişti . Ali Osman Amca yine mübarek bir ramazan günü aynı minibüse binmez mi ?
Şoför bu defa çok mutluydu :
- Ali Osman Amca , ben orucum ,ben orucum …
Necati Bey Eğitim Fakültesinde konuşmacı profesör İslam’da çok evlilik konusunda tenkit edici aşırı bir ifade kullanınca yerinden fırlamış “ Hoca ! Hoca ! İslam’da çok evlilik mecburiyeti yoktur , ruhsatı (izni) vardır . Bu ruhsat ağır şartlara bağlanmıştır. Binlerce gayrı meşru çocuk , dost edinilen ve terk edilen binlerce zavallı kadın varken sen bu konuyu ya bilmiyorsun “ CAHİL”sin ! Yahut da İslam’daki gerçeği bildiğin halde söylemiyorsun , o zaman da “ HAİN”sin !
Salon bir anda ölüm sessizliğine büründü. Sonra korkunç bir alkış sağanağı boşaldı . Profesör kıpkırmızı kesilmişti . Program bitmiş herkes dağılıyordu . Ali Osman Amca titreyen elleriyle bastonuna abanmış , konuşmacı Profesörün önünden geçmesini bekliyordu . İstediği an gelmişti . Seslendi :
- Allah size sıhhat , afiyetler ihsan eylesin Hoca !
- Profesör sesin geldiği tarafa döndü :
- Eyvallah Amca !
- Olmadı Hoca , olmadı !
- Peki nasıl olacaktı ya Amca ?
- Amin diyeceksin Hoca ! Amin …
- Anlaşıldı Amca ,anlaşıldı . Amin …Amin !
Bulgaristan Alman ordularının işgali altındadır. Bulgarlar köy kahvesinde Papazı dinliyor . Alman komutan da orada . Papaz temizlikle ilgili bir konuyu anlatırken Türklerin pisliğinden bahsediyor .
Genç Ali Osman orta yere fırlıyor :
- Papaz Efendi gel buraya ! Millet şahit olsun ; ikimiz de donlarımızı indireceğiz , bakalım kimin .ötü .oklu ?
Papaz mosmor olur ve susar .
Ali Osman Amca , 90 yaşında bir ihtiyar , Allah yolunun şanlı bir mücahidiydi. Mukaddesatına karşı yapılan haksızlıklar karşısında kükrer , elindeki bastonu bir kılıç gibi havaya kalkardı .
Ruhundaki Allah aşkı , Peygamber sevgisi , vatan,millet ve din muhabbeti ,şahit olduğu olaylar karşısında bir yanardağ gibi taşar , köpürürdü . Zayıf uzun siması , ak sakalı , hiddetlenince incelen sesi , fakir elbisesi ,titreyen elleri ve coşkulu yüreğiyle haksızlıklar karşısında haykırırdı.
“Avazeyi asumana Davud gibi sal “
Baki kalan bu kubbede bir hoş seda imiş “
Bastonlu Mücahid Ali Osman Amca rahmet-i Rahman’a yürürken ardında hoş bir seda bıraktı .
(
Bastonlu Mücahit başlıklı yazı
A.Müfit KUTLU tarafından
29.11.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.