Yeryüzü toplumlarında insicam, tanışma, kaynaşma ve ilerleme olması için farklılık bir zarurettir aslında.

Herkes aynı olmamalı, herkes aynı düşünmemeli ki, farklılıklardan uzlaşarak bir netice çıksın ortaya.

Toplumda iyi-kötü, güzel-çirkin, hayır-şer, olumlu-olumsuz, fakir-zengin, işçi-patron, âmir-memur, öğreten-öğrenen, hasta-doktor, gece-gündüz gibi zıtlıklar kendi alanlarında biz insanlara ders alacağımız bir fotoğraf göstermektedir.

Nasıl ki, her şey zıddıyla varsa, zıddı olmayan bir şeyin -Yüce Allah hariç- bir varlığı söz konusu değilse, işte onun gibi bu zıtlık ve farklılıkları akıllı olan ve akıllı olduğu için de sorumlu olan insanoğlu değerlendirerek müspet bir netice elde etmeye çalışmalıdır…

Peki, vaziyet bu şekilde mi diye baktığımızda maalesef demek durumundayız; zira farklılıkları ötekileştirmek, dışlamak ve kavga nedeni olarak görmek gibi bir basiretsizlik yaşanmaktadır…

Yani birileri, bir arada sulh içerisinde yaşayabilmek için diğerlerinin de kendisi gibi düşünmesi, inanması ve davranması gerektiğini iddia eder gibi bir tavır sergilemektedir…

Benim cemaatime, derneğime, partime bağlı olmayan kimseler, bulunduğum ortamda yaşayamazlar; yaşasalar bile ne ben rahat ederim ve ne de onlara rahat veririm havasında olan insanların sayısı azımsanamayacak kadar çoktur…

İşte bu yüzden cemaat taassubu, particilik, ırkçılık ve fanatiklik kendini göstermektedir ki, bu ahvalde ne huzur olur, ne kavgalar biter ve ne de vahdet sağlanır…

Şu farklılığın bir rahmet vesilesi olduğunu bir anlayabilseydik böyle olmazdı…

Düşünsenize her mevsim aynı olsa, bir elin parmakları eşit olsa, her insan kadın veya erkek olsa tamamen, sürekli gece veya gündüz olsa, yeryüzünde tek bir ırk olsa, herkes zengin veya fakir olsa, herkes güzel veya çirkin olsa, sadece cennet veya cehennem olsa, yalnız şeytanlar olup melekler olmasa veya tersi olsa, herkeste yetki olsa ya da herkes zalim veya adil olsa!..

            Bunların hangisinin kime göre ne önemi olurdu? Kararı kim verecekti, dünyadaki düzen nasıl sağlanacaktı?..

            O zaman “Sorun Nedir?” sorusuna şöyle cevap verilebilir: zıtlıklar bir araya geldiğinde uyum olur, vahdet sağlanır, netice elde edilir…

            Farklılıkları yok etmeye kalkarsanız, düzeni kesinlikle bozarsınız. Düzenin bozulduğu ortamda ise, yaşamak çekilmez hale gelir.

İnsanlar Yüce Allah’ın yaratılış hikmetini aklıselimleriyle kavramış olsalardı bir çeşit uzlaşmanın ve barış içerisinde birlikte yaşamanın gerekliliğini anlar ve şu üzerinde fani olarak yaşadıkları yerküreyi yaşanmaz hale getirmezlerdi herhalde…

İlk ve son sözü Rabbimiz söylüyor:

“Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi soylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O'na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah her şeyi bilendir, her şeyden haberdar olandır.” (Hucurat Suresi, 13)

           
             MFK
( Farklılıktan Vahdete başlıklı yazı MFK tarafından 7.02.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu