…VAR MISIN ?...
Yalnız yaşanmışlığın çöküntüsü var omuzlarında,
Yalnızlığın durgun suyunda
Hüzünlerin bolluk içinde yüzüyor bak gözlerinde….
Sevmeye, sevilmeye
Gülmeye,sevinmeye
Öyle muhtaç ki bakışların.
Acımasız zamanın
Seni nasılda hoyratça kullandığı apaçık ortada sanki,
Sana armağanı ise sadece gece siyahı gözlerin…
Ne çalan var gönül kapını,
Ne de çalmadan giren
Acılarınla sürgüsünü çekmişsin.
Dipsiz bir boşluğa açılan
Uçurum kıyısı gibi yüreğin eşiği.
Serseri yalnızlığın rüzgarı
Yaprakları zorla soyulmuş kuru dalların
Canı yanmış gibi sızlayan uğultusunu
Fısıldıyor kulaklarına…
Ve
Üryan dalların üzerinden kayarak düşen
Bir güvercinin çaresizce kanat çırpışı gibi
Titriyor yüreğin,belli…
Güvercinim,
Nar çiçeğim,
Kelebeğim
Sen üzülme diyorum sessizce…
Bense,
Sanki yüreğinin kuytu duvarlarında
Işıksızlıktan solmuş,
Aşağı doğru sarkan bir sarmaşık gibiyim.
Yüreğinde tutunacak bir yer arıyorum,
Ümitlerim güneş görmeyen yapraklar gibi
Soluyor bak her geçen gün biraz daha…
Bilemezsin ki sevgili
Gökteki melekler yere inse bile
Senden başkasına bakamayacağımı…
Hadi ,
Hadi izin ver,
Bir şans daha ver bana ve bu aşka,
Pencereden odaya süzülen ışık gibi
Bende kalbine sızayım sessizce
Bir şöminenin alevleri gibi
Aydınlatıp ısıtayım buz tutmuş yüreğini…
Bırak da parmaklarım hasret gidersin,teninde,saçlarında ne olur.
Hayalleri yıkılmış,
Puslu, buğulu bakan,gece gözlerin
renk değiştirsin yavaş yavaş
Gökyüzünün yakut mavisine bürünerek…
Mutlulukla, sevinçle coşarken
Bırak da
O bembeyaz tenin şafak kızıllığını örtsün yanaklarına
Masumiyetini gösterircesine…
Gel hadi gel beraber yakalım aşk ateşini
Sonrada el ele,göz göze izleyelim
Tutuşan her alevin yükselişinde
Bu aşkın gelişip büyümesini.
Soluyalım ateşin nefeslerini seninle
Ve
Gökyüzünün uçsuz bucaksız kızıllığında
Göğe uzanalım sevgimizin kanatlarında…
Kimselerin bizi bulamayacağı
Kimselerin bizi yıkamayacağı
Ve
Kimselerin bu aşkı çalamayacağı yerlere..
Var mısın ?
Dudaklarımızla kana kana sevdayı
Anamızın ak sütü gibi içmeye sevgili…
Var mısın ?
Şafaknur YALÇIN