Reçete, doktor, diş hekimi veya veteriner tarafından yazılan, tedavi amaçlı hastaya; üzerinde ilaç isimleri ve tarifleri bulunan belgedir. El yazısı, bilgisayar çıktısı ve günümüzde elektronik olarak düzenlenebilir ve eczacı tarafından işleme alınır...
 
Reçete, hastalık nedeniyle doktora gidip muayene olunca teşhise göre yazılır. Onunla eczaneden ilaç alınıp tarif edildiği şekilde şifa bulmak için kullanılır…
 
Bedeni veya ruhi bir sıkıntı esnasında bir takım sebeplere başvurma ihtiyacı vardır. Çünkü her şey bir nedene bağlı olarak yaratılmıştır ve her türlü derdin de bir devası muhakkak bulunmaktadır…
 
Yaratan Allah, sebeplere (vesilelere) başvurmayı ister kulundan…
 
Söz gelimi yüce kitabımızı Rabbimiz farklı şekillerde Peygamber (s.a.v.) Efendimize, bir takım sebeplere (esbab-ı nüzûl) binaen indirmiştir. Bu kitap, elimize gelinceye kadar birçok aracılardan geçerek ulaşmıştır. Mesela, melek, tevatür, vahiy kâtipleri, kırtasiye malzemeleri, matbaa, yayınevleri vs. her biri tedricî olarak başvurulan gerekçelerdir…
 
Nasıl ki, bir hasta teşhisini kendisi koyup, reçetesini yazamıyorsa ve tedavi olabilmek için; doktora muayene olup yazılan reçeteyi eczacıya götürüp aldığı ilaçları, kutunun üzerindeki çizgilere göre (tokluk ve açlık durumuna da dikkat ederek)  kullanması sağlıklı bir netice için gerekiyorsa, onun gibi ben bilirim, anlarım; elçiye, aracıya gerek yok demek en hafif tabiriyle ukalalıktır…
 
Beşeri rahatsızlıklar için yazılan basit bir reçete bile bir doktora ve eczacıya ihtiyaç gösteriyorsa; on beş asır öncesinden kıyamet kopuncaya kadar ahkâmı sürecek olan Kur’an-ı Kerimi, ne peygambere (hadise/sünnete), ne diğer tarihî ve dini kültür mirasına ihtiyaç duymuyorum, aklım bana yeter demek, peygambere inanmamaktır ki, bu da imanın şartlarından olması hasebiyle kişiyi maazallah küfre kadar götürür…
 
Hz. Peygamber (a.s.)’ı sıradan bir beşer gibi değerlendirip, yere defnederek bedenini de çürüttükten sonra ‘Kur’an Müslümanlığı’ yapanlar dünyanın cümle dertlerini ve insanlığın bütün sorunlarını peygambersiz çözebileceklerini iddia etmektedirler…
 
Yüce Kur’an’ı sosyal hastalıkların bir reçetesi olarak düşünecek olursak;
 

·        Kur’an bir tane iken Türkçe mealleri iki yüzü aşmış bulunmaktadır. Bunların hangisi doğrudur veya diğerlerinin hatası nedir?

·        Neden her cemaatin ayrı bir meali vardır?

·        Bugüne kadar bu meallerle, mealciler hangi sorunu çözdüler?

·        Muğlak, müphem, mücmel ve mutlak ilahi buyrukların izahını kim neye göre yaptı, yapıyor ve yapacaktır?

·        Bir reçete bile doktor, eczacı, eczane ve hasta gerektiriyorsa, çağların gerisinden sonsuza dek geçerli olan bütün insanlığın her türlü ıstırap ve içtimai hastalıklardan kurtulma reçetesi olan Kur’an’ın bir izah edeni, açıklayanı, tafsil takyid ve teybin edeni olmasın mı?

·        Hz. Peygamberin hadislerini, sünnetini (mevzu hadislerden dolayı) kabul etmemek -la teşbih- doktoru, reçeteyi, eczacıyı ve ilacın kullanma şeklini kabul etmeyip kafasına göre davranmak gibidir. Böyle bir tavırla tedavi mümkün olur mu?

·        Peygamber de bir anne tarafından doğrulmuş ve her fani gibi ölüp çürüyerek toprağa karışmıştır diyenler Kur’an’ı yeterince anlamışlar mıdır?

Yüce Rabbimiz(c.c.):
 
“Allah yolunda öldürülenlere sakın ölü demeyin, bilakis onlar diridir velâkin siz anlayamazsınız?” (Bakara Suresi, 154) derken acaba peygamberler, şehitlerden hâşâ daha aşağı bir seviyedeler mi ki, onlar ölüp çürüyerek işleri bitiyor?
 
Nitekim Ebû'd-Derda (r.a.) anlatıyor, Resulullah (s.a.v.) buyurdular ki:
 
"Cuma günü bana salâvatı çok okuyun. Çünkü o gün okunan salâvatlar meşhuddur (melekler ona şahitlik ederler). Bana salâvat okuyan hiç kimse yoktur ki, o daha okumasını bitirmeden salâvatı bana ulaştırılmamış olsun."
 
Bunun üzerine dedim ki: "Siz öldükten sonra da mı?"
 
"Evet buyurdular, öldükten sonra da. Zira Yüce Allah toprağa, peygamberlerin cesedini çürütmeyi haram etmiştir. Allah'ın Peygamber’i her zaman diridir, rızka mazhardır." ( Ebu Davud, Salât, 207; Nesaî, Cuma 5, 45; İbn Mâce, Cenâiz, 65; Ahmed b. Hanbel, IV, 8)
 
Sahi neden ümmet-i Muhammed’in hali bugün perişandır?
 
Neden Müslümanlar Kur’an ayetlerini, ehl-i küfrü bırakıp da birbirilerine karşı kullanmaktadırlar?
 
Yüce Allah(c.c.);
 
“Biz Kur'an’dan peyderpey onu indiriyoruz ki (her biri) müminler için şifa ve rahmettir o. Zalimlerin ise o, (maddî ve manevî) ziyanından başkasını artırmaz.” (İsra Suresi, 82) buyuruyorken madem Kur’an bir şifa kaynağıdır ve bir reçetedir, öyleyse bu reçetenin ayrıntılı bir şekilde nasıl kullanılacağını kimden, nasıl öğreneceğiz diye düşünmeli değil miyiz?  Doktor, (hâşâ) Allah’tır desek bile o zaman Kur’an’ı niye Cebrail aracılığıyla Peygambere, O da kâtiplere yazdırarak bize ulaştırmış da, direkt her birimize ayrı ayrı göndermemiştir de şöyle buyurmuştur:
 
“… İnsanlara, kendilerine indirileni açıklaman ve onların da (üzerinde) düşünmeleri için sana bu Kur’an’ı indirdik.” (Nahl Suresi, 44)
 
Görüldüğü gibi biz kullar, Kur’an-ı Kerimi gereğince ve yeterince anlayabilmemiz için Hz. Peygamberin bu reçeteyi izahına muhtacız…
 
Peygamber Efendimiz (a.s.)’ın varlığı, mademki imanın bir parçası ve Kur’an’ın en büyük müfessiri olan birinci muhatabıdır; o halde Onun rehberliğine, önderliğine dolayısıyla sünnetine azami derecede başvurmak gerekir…
 
Biz biliyoruz ki bu konuda da son noktayı Yüce Allah zaten koymaktadır;
 
“…Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi de size yasak ettiyse ondan vazgeçin. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz, Allah’ın azabı çetindir.” (Haşr Suresi 7)
 
“Kim peygambere itaat ederse, Allah’a itaat etmiş olur. Kim yüz çevirirse, (bilsin ki) biz seni onlara bekçi göndermedik.” (Nisa Suresi, 80)
 

Allah yâr ve yardımcımız olsun vesselam…

  

 

 MFK

( Reçete başlıklı yazı MFK tarafından 27.03.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu