Asırlardan beridir ki, bir medeniyet teranesidir dolaşır durur dillerde…
 
Her nedense medeniyet denilince sürekli batı gösterilmiştir. Bu batı hayranlığı; gâh bir özentiden, gâh bir kompleksten kaynaklanmaktadır.
 
Aslında bütün sanat dalları, dinî ve müspet bilimler kökenlerini doğu kültüründen alırken ciddi bir asimilasyona uğramış ve bu altyapı ne yazık ki, biz doğulularca korun(a)mamıştır…
 
Derken zamanla dayatılan sözüm ona medeniyet; yani şehirlilik, ilim, sanat, bilim ve teknolojiyle iç içe yaşama hâli bizi bizden alıp adeta divaneye çevirmiştir…
 
Elbette bu, durup dururken olmamıştır. Aramızdaki batı hayranları, en karakteristik özelliklerini kaybetme bahasına ne idüğü belirsiz batı taklitçiliği ile bir deniyetin (alçaklığın, seviyesizliğin, adiliğin) içerisinde yüzüp kalmışlardır…
 
“Mimsiz Medeniyet” ifadesini tarihimizde, Mehmet Akif Ersoy ve Said-i Nursi merhum büyüklerimiz ilk defa kullanmıştır ki, kendilerinin yaşadıkları dönemden günümüze kadar bu tespitleri süregelmiştir…
 
Deniyet kelimesi, dünya kelimesiyle aynı kökten gelmektedir…
 
Dünya, insanların ve diğer canlıların üzerinde rahat bir şekilde yaşayabilmeleri için “alçaltılmış” mekân demektir.  Yani dünya, seviyesiz, düşük, bayağı, alçak anlamında bir kelimedir…
 

Bunun için bir yandan;

“Dünya Mümine zindan iken, kâfire cennettir.”(H. Ş.) diğer yandan; “Dünya, ahretin tarlasıdır.”
 
Ancak bu fani dünyaya kendisini, kalıcıymış gibi kaptıranlar bir nevi dünyaperest olarak onunla birlikte deniyetin içerisine düşmüş oluyorlar…
 
Medine, Arapçada şehir demektir. Medeniyet ise, yukarıda belirttiğimiz gibi teknik imkânların bolca bulunduğu ve tüketimin de ona göre yapıldığı şehirli olma vaziyetidir…
 

Meseleye teknolojik açıdan bakıldığında, hayatın alabildiğine kolaylaştığı, ulaşımı ve iletişimin had safhaya ulaştığı ne kadar bir gerçeklikse, kalabalıkta başı dönüp yalnızlaşan ve giderek ömrü kısalan insanlığın varlığı da bir gerçekliktir…

Haçlı mantığından tutun da Siyonist ve ateist mantığa kadar her türlü düşünce ve inanca bağrını açan batının mimsiz medeniyeti, söz konusu Müslümanlar olunca; insan haklarını, hürriyeti ve demokrasiyi unutmakta, hatta kasten rafa kaldırmaktadır…
 
Batı derken sadece Avrupa ülkelerini kastetmiyoruz, Amerika, Rusya ve Çin de batı’l olarak bu mimsiz medeniyetin havariliğini yapmaktadır…
 
Bunların kanlı elleriyle, burunları, Müslümanların bulunduğu her bir bölgenin içindedir…
 
Bu mimsiz medeniyetin sahipleri, barış ve demokrasi getireceğiz dedikleri ülkelere, dünyanın gözleri önünde savaş götürerek tarihleriyle birlikte insanları (Müslümanları) ve insanlığı yok etmişlerdir…
 
Suriye, Filistin, Mısır, Yemen ve Arakan başta olmak üzere her yerde; arka planları Siyonizm bağlantılı olan mimsiz medeniyetin alçakları ve âdileri,  alçaklık ve âdiliklerini aralıksız sürdürmektedirler…
 
Avrupa Birliği maceralarımızın serüveni, özellikle Ortadoğu ya yani Müslümanlara karşı, bütün terör örgütlerinin, bunlar tarafından finanse edilmesi, onların bozuk cibilliyetini net bir şekilde ortaya koymaktadır…
 
Bunun belki en büyük sebebi de, aramızdaki hain yerli işbirlikçileridir. Bu münafık ajanlar içimizde barındığı müddetçe mimsiz medeniyetin mümessilleri entrika ve zulümlerine devam edeceklerdir…
 
Yüce Allah’ın gönderdiği İslam Dini, tüm insanlık için dünya-ahiret huzur ve saadetin gerçek teminatı olduğu halde, mimsiz medeniyetin acımasız çarkına kendilerini kaptıran basiretsizlerin yüzünden İslam coğrafyası olarak girdiğimiz ya da düşürüldüğümüz bataklıktan bir türlü çıkamıyoruz…
 
Ah!.. bakan gözler gerçekleri bir görebilse!..
 
Kulaklar hakikati dinleyip algılasa!..
 
Kalpler, basiret ve ferasetle donansa!..
 
Müslümanlar hak ve haklı davalarının etrafında yekvücut olup bir kenetlense!..
 
Ve biz gerçek medeniyetimizi yeniden inşa ederek canlandırabilsek!..
 
Sözlerimizi Akif’in dizeleriyle bitirelim:
 

“Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma, nasıl böyle bir imanı boğar,
‘Medeniyet!’ dediğin tek dişi kalmış canavar?”

 

 

MFK

( Mimsiz Medeniyet başlıklı yazı MFK tarafından 10.04.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu