Ve ben/ki egenin güneşi
Belik saçlarımda/
Trakya pazenine sarıldı
Tenim…
Üryan/
Kovuldum!
Akdeniz’in sarı üzüm
Dallarından…
Karsta öldüm
Sarıkamış’ta kar suyuyla
Yundu cemalim…
Bir yaylanın dirgeninde
Hozat başım
Beni sordular;
Nevşehir’in taşa kesmiş sevdası
Gözlerinden şarap akan Kapadokya
Damal’da güle sarın bebekleri…
Acılar hep ötekidir!
Ne zaman kapı çalar
Ve süslenirsin hüzne
Aynı olursun/
Bir elmanın
Yarısı gibi
Bir yemişin
Zarı çıkar
Bakışlardan…
Sonra;
Adana’da düğün başı
Pamuktan dokunur gelinlik/
Tütüne basılır heyecan…
Ortaktır acılar!
Gül yanığı gibi
Tezenede mah suni
Bozkırda baba neşet
İki evlek ayrılığın
Türküsü…
“Ölmem mi beni taşlara vurun”
Diyesi gelir adamın
Herek ede dokuma
Bir halının üstünde
Nisana sarası gelir
Gün aydınlığını…