oyuna dalıp
yağmura yakalanan, iki afacan çocuk;
aynı kuytuya
sığınmış, iki yağmur kaçağıydık
saçlarımızda
yağmur kokusu
tenimiz
ıpıslak aşk
bir
dokunuşta, şiir olurdu; parmak uçlarımız
senin
kucağında bir bez bebek;
benim
cebimde cam bilyeler, rengarenk
el ele
koşarken o gizemli ütopyanın içinde
Rakıyla su
gibi bir birimize karışırdık
gözü
karaydık
en sinsi
pusuya bile eyvallah etmezdik
vahsi bir kartal kanat çırpardı içimizde
akardı kanımız…
akardı şelale
fermanımız
okunurdu bu şehrin dar sokaklarında
boynumuz
kıldan inceydi aşka
kaçak çay
demindeydi sevdamız
dudağımızda
en afili sinden bir ıslık
ateş
böcekleri gibi ateşe giderdik
zemheri
vursada bizi;
kardelenler
gibi kardan fışkırırdık
biz;
ateşle
barutun öpüştüğü, o muhteşem patlama idik